POPULER YAYINLAR

30 Kasım 2010 Salı

Diyetin devamlı olması için 4 yöntem

Diyette olmak çoğunlukla sadece fikir olarak bile yorucu bir şeydir.

İstediğiniz kadar süsleyin... ‘Diyet’ sevimsiz ve tahrik eden bir sözcüktür. Sizi aniden acıktıracak denli sinyaller yollayabilen, hakkında planlar yaptığınız, uğruna acı çektiğiniz bir sürece işaret eder. Peki, başlamak bile zorken sürdürmek nasıl mümkün olabilir? İşte size 4 anahtar... 

Amacınızı unutmayın!

Nasıl kilo vereceğinizden önce, ne kadar kilo vereceğinize odaklanın... Hemen ardından da, asla yanlış bir metoda yönelmeden uzmanınızı seçin. Kilo aralığınıza bakarak, içinde bulunduğunuz durumu isimlendirin. Normal kiloda mısınız? Aşırı kilolu musunuz? Yoksa obezitenin kapılarına mı dayandınız? Porsiyon ölçünüzü belirleyin ve günden güne azaltın... Sizin için doğru olan porsiyon miktarını, size ancak sizin medikal geçmişinizi bilen ve yorumlayacak denli donanımlı olan bir doktor söyleyebilir. Sıkı sıkıya inandığınız yahut kısa vadede sonuçlar aldığınız yanlış bilgiler, sizin başarınızı bloke ediyor olabilir. Hareket, sağlıklı beslenme sürecindeki bir insanın hayatına dahil etmesi gereken unsurlar arasında... Her zaman jimnastik salonlarına gidemeyebilirsiniz. Bunun yerine televizyon başından kalkmanız ve yarım saatinizi ev içinde bile olsa yürüyüşe ayırmanız size fayda sağlar. Ancak unutmayın ki düzenli bir spor programı da, diyet programı da işinin ehli olan kişilerin rehberliğinde sonuca ulaşır.

Kişisel gerçeklerinizi göz önünde bulundurun

Kişilik, yiyeceklere yönelimlerimizde doğrudan rol oynar. Eğilimlerinizi bilemek, sizi kendi zaaflarınıza karşı korumanın ilk adımıdır.

Atak: Eğer ataksanız elinizin hemen altında duran ve bir çırpıda ağzınıza atabileceğiniz şeyleri kendinizden uzaklaştırın. Tek lokmalık kurabiyeler, buzdolabında hazır bekleyen börekler, dondurucunun elinden 5 daki kada kurtulabilecek hazır pizzalar gibi...

Unutkan: Eğer yediklerinize dikkat etmeyen biriyseniz (örneğin heyecanla bir program seyrederken önünüze gelen yiyeceğe bakmadan ya da önemsemeden ağzınıza atıyorsanız) sizi o an için ayıltacak bir uyarana ihtiyacınız var. Örneğin belki de siz “Hey! Bu yediğim faydalımı?” diye her defasında kendisine sorması gerekenlerdensiniz...

Gergin: Eğer ileri düzeyde kaygılı bir insansanız, yeme içme konusu sizin için ayrı bir tepki alanı... Çoğu kişi kendisini yiyerek yatıştırır. Çoğu da kendisine zarar verecek denli aç kalır.

İnatçı: Keskin kişilikler, kilo verme konusunda diğer gruplardan daha başarılıdırlar. Çünkü kural koyucular kendileridir. Zamanlama, organize olma ve ayarlama konusuda bu kişilik grubunun üzerine yoktur.

Sosyal: Kendi evlerinde bile sosyal olan kimseler mönülerini misafirlere göre belirlediklerinden düzenli bir liste uygulamaları zorlaşır.

Çift güç

Diyet ve egzersiz Sıklıkla karşılaşılan bir soru vardır: “Önce diyet mi gelir, egzersiz mi?” Diyet, en başta da söylediğimiz gibi sevimsiz bir sözcüktür. Egzersiz ise, caydırıcı ve korkutucu bir anlam taşıyor. Ancak siz sağlıklı olmaya karar verdiğinizde, yaşam tarzınızla ilgili bir şeyleri gözden geçirme niyetini beslemektesinizdir. O halde birini diğerine tercih etmektense, onları etkileştirmek en doğrusu olacaktır. Öyleyse, doğru beslenme ve egzersizin kombine olmuş hali form tutmak için eşsiz bir birleşimdir.

Kendinize verdiğiniz sözü tutmak gibisi yoktur!

Başarılı olmak için kendinizi anlamalı ve kilo kaybetmeyi hedeflediğiniz sürece odaklandırmalısınız. Öyleyse, başlamadan önce kendinize bazı sorular sormak, kendi gerçeklerinizle yüzleşmeniz gerekir. Mesela: Bunu yapmaya hazır mıyım? Bu içten gelen bir motivasyonmu? Aksiliklerle ve olumsuzlarla baş ederek bu süreci devam ettirebilecek miyim? Tastamam hedefime odaklanabilecek bir süreçte miyim? Şayet iş değiştirmek üzereyseniz yahut dikkatinizi dağıtacak bu türde geçiş dönemlerinin arifesindeyseniz, söz gelimi, çözülmemiş uzun vadeli kişisel sorunlarınız varsa bu sizin kilo kaybetme disiplinini doğrudan etkiler. Sonuç olarak, kendinize hazır olduğunuzu her anlamda taahhüt etmelisi niz. Birileri istedi, baskı yaptı, yahut sizi zorladı diye değil, buna ihtiyacınız olduğunu siz düşündüğünüz için... Ve hazır olana dek, ihtiyacınız olan sabrı kendinize gösterin... Hiç bir şeyin jet hızıyla gerçekleşmeyeceğini, uzun süren başarıların uzun süren hazırlık ve çalışmaların ürünü olduğunu daima anımsayın... Ve en önemlisi, kendinizle sözleşin... Çünkü insanın kendisine verdiği sözü tutması kadar nefis birşey yoktur!

29 Kasım 2010 Pazartesi

Karnı Düzleştirmenin Önemli Sırları

Sıkı bir karın her zaman çekici ve alımlı görünmenizi sağlar. Giydiğiniz her şey üzerinize daha güzel oturur ve imrenilen bir vücudun başı orantılı bir karın ile mümkündür. İşte yapmanız gerekenler:

1)Duruşunuza Dikkat

Ayakta dururken daha iyi bir duruş karın kaslarının doğru çalışmasını sağlar. Kulaklarınız omuz hizasında olmalı ve dizlerinizi kırmamalısınız. Omuzlarınızın ön kısmı askıya gömlek astığınız gibi düz olmalıdır. Öne doğru eğik durursanız kamburunuz çıkar ve zamanla kalıcı olabilir. Ağırlığınızı topuklarınıza verin. Bu sayede hem düzgün bir duruşa hem de sağlıklı karın kaslarına sahip olacaksınız.

2) Resmin Bütününü Düşünün!

Karın kaslarınızı çalıştırırken vücudunuzun diğer bölümlerini ihmal etmeyin. Sıkı bir karın için örneğin sırt ve bel bölümünde bulunan kasların da durumu oldukça önemlidir. Ayrıca dengeli bir biçimde tüm vücudu çalıştırmazsanız karnınız sıkı ancak diğer yerler gevşek kalacaktır.

3) Kano Dönüşü

Dik durun, ayaklarınızı omuz hizasında ayırın. Ellerinizi birleştirin ve kürek çektiğinizi hayal edin. Sağ ve sol tarafınıza doğru birleştirdiğiniz ellerinizi kanoda oturur gibi kürek hareketini 20 kere yapın. Hareketleri yaparken derin nefes almaya dikkat edin.

Gergin bir karına kavuşmak hayal değil! İşte seksi bir vücut için vazgeçilmeziniz olacak ürünler!

4) Kedi Tekmesi

Ayaklarınızı birleştirip dik durun. Kollarınızı uçak kanatları gibi açın. Nefes verin ve aynı zamanda bacağınızı kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırın. Kollarınız önünüzde paralel olrak durmalı. Her bir bacak için 20 kez aynı hareketi yapın. Bu sayede bu bölgede bulunan kaslarınızın çalışacak ve yağ yakımı artacaktır.

5) Esneme

Dik durun, topuklarınızı birleştirin ve ellerinizi karnınızın altında kilitleyin. Nefes verin ve kollarınızı esnetebildiğiniz kadar aşağı doğru itin. Aynı zamanda parmak ucunuza kalkmaya çalışın. Bu şekilde 10 kez aynı hareketi tekrarlayın.

6) Yemenize Dikkat!

Ne kadar egzersiz yaparsanız yapın, yediklerinize dikkat etmediğiniz takdirde karnınızı istediğiniz şekle sokamazsınız.  Unutmayın mideniz karnınızda bulunuyor ve onun tıka absa dolu olması güzelliğinize gölge düşürecektir.

7) Gerçekçi Olun!

Genleriniz vücudunuzun şeklinde önemli bir rol oynar. Ancak nasıl olsa ailemdeki herkes kilolu diye tatlılara hücum etmek de doğru değildir. İstediğiniz takdirde ve gerçekçi hedefler koyduğunuzda motive olduğunuzu ve çarpıcı bir vücuda sahip olmanın o kadar da zor olmadığını göreceksiniz.

8) Acele Etmeyin!

Kimse bir günde muhteşem bir karına kavuşmuyor. Sabırla çalıştığınızda ve günde sadece 20 dakikanızı ayırdığınızda çok zaman geçmeden istediğiniz ölçülere ulaşacaksınız. Unutmayın! Her şeyin başı sabır…

Kilo almaya neden olan yaşam stili

Şişmanlama konusunda çevresel etkenlerin rolü vardır. Bu nedenle kilo alımının artmasına ve kalori harcanmasının azalmasına neden olan faktörleri tanımak, doğru beslenme alışkanlıkları kazanmamıza yardımcı olur

Normal kiloda kalmak için yakabildiğimiz kadar gıda almamız gerekir. Eğer yakabileceğimizden daha fazla gıda alırsak, fazla kaloriler vücudumuzda yağ olarak birikir ve kilo sorunu ortaya çıkar. Alınan karbonhidratlar vücutta sadece glikojen olarak depolanır ki bunun miktarı 300- 500 gram kadardır. Vücudumuza devamlı ihtiyacımızdan fazla karbonhidrat alırsak bunlar yağa dönüşerek depolanır ve kilo alırız. Obezitenin giderek salgın halini almasında, kolay yaşam biçimi nedeniyle hareketliliğin azalması, fazla kalori alımı ve fast-food türü yeme alışkanlıklarının artması önemli rol oynar. 

Hangi Olaylar Kilo Almamıza Neden  Olmaktadır?

Erişkin yaşlarda kilo almaya veya obeziteye neden olan başlıca faktörler hareketsizlik ve aşırı beslenmedir. Bunun dışında yaşın ilerlemesiyle de kilo almaya başlarız. 
Tiroid bezi yetmezliği (hipotiroid), insülin direnci, reaktif hipoglisemi denilen kan şekeri düşüklüğü, böbreküstü bezinin aşırı kortizol üretmesi, yumurtalıklardaki kistler ve hormon bozuklukları da kilo almanın önemli nedenleridir. Evlendikten sonra düzenli yeme döneminin başlaması veya sigarayı bırakınca iştahın artması da kiloyu artıran olaylardır. Az su içmek, aşırı alkol tüketimi, depresyon, bazı psikolojik sorunlar, emeklilik ve gece vardiyasında çalışmak gibi bazı sosyal ve psikolojik nedenler kilo alımında önemli etkenlerdir. 

Obeziteyi Tetikleyen Çevresel Etkenler
-Büyük porsiyonlar.
-Yağlı, kalorisi yüksek gıdalar.
-Glisemik indeksi yani kan   şekerini artırıcı etkisi yüksek gıdaların fazlalığı.
-Kolalı içecekler.
-Şeker.
-Fast food türü gıdalar.
-Cips, bisküvi gibi gıdalar.
-Kalsiyum düşüklüğü.
-Gıdalara daha kolay ulaşabilme.
-Gıdaların ucuz olması.
-Seçenek çeşitliliği.
-Stres, üzüntü, sıkıntı.
-Ofis ortamında akşama kadar sandalyede koltukta oturmak.
-Televizyon başında geçen saatlerin artması.
-Bilgisayar bağımlılığı.
-Asansörler, yürüyen merdivenler.
-Az uyuma. 

Yapılan araştırmalar son 15 yıldır yenen yemeklerde porsiyonların arttığını gösterdi. Tabakta fazla gıda olunca fazla yenmektedir. Yıllar içinde alınan bu fazla kaloriler obeziteyi tetikler. Glisemik indeksi yüksek gıdaların yenmesinde son yıllarda büyük artış vardır. Ülkemizde beyaz ekmek tüketimi, reçel, börek, çörek, pide yeme alışkanlığı fazladır. Özellikle beyaz ekmek kan şekerini çabuk bozmakta ve insülin direncini artırmaktadır. 
Gazoz, kola ve patates cipsi tüketimi de son yıllarda artmıştır. Bu gıdalarda bulunan şeker, fruktoz gibi tatlandırıcılar kilo alınmasına büyük katkısı vardır. Aşırı kilolu kişilerin çoğunda kolalı içeceklerin tüketimini fazladır. Az uyuyan veya  iyi uyumayan kişilerde obezite sık görülür. 

Psikolojik Yeme Durumunda Ne Yapmalı?
- Yemek yedikten hemen sonra acıkma oluyorsa tatlı yemeyin, biraz bekleyin. Su için, müzik dinleyin, bir şeyler okuyun.
- Etrafınızda kilo aldırıcı tatlı gıdalar tutmayın.
- Her gün neyi, hangi ruh halinde yediğinizi not edin. Yemeye yönlendiren olayları saptayın.
- Eğer mutlaka yemek yemeniz gerekiyorsa meyve, tam buğday ekmeğiyle yapılmış tost, birkaç çiğ (kavrulmamış) badem veya ceviz, kuru erik, salatalık, yoğurt, müsli yiyin.
- Az ve sık yiyin. Karbonhidratlardan uzak durun. Üç ana öğün ve üç ara öğünde beslenin.
- Dışarı çıkın, yürüyüş yapın. 

Stres ve Şişmanlama
Stres, kilo almanın en önemli nedenlerindendir. Hormonlarda bozukluk yaparak kilo alınmasına sebep olur. Strese bağlı fazla atıştırmalar varsa şunları deneyebilirsiniz: 
 -Yürüyüş yapın, merdiven inin-çıkın. Spor stresi azaltır.
 -İyi uyuyun. Uykusuzluk stresi ve atıştırmaları artırır.
- Çay, kahve ve alkolden uzak durun. Dengeli beslenin.
-Derin nefes alma egzersizleri deneyin. Müzik dinleyin.
 - Evde veya işyerinde devamlı kapalı yerde kalmayın. Dışarı çıkmaya çalışın. Bahçe varsa bahçe işleriyle uğraşın.

Şişmanlığa Neden Olan Yanlış Yeme Davranışları:
Kilo almada yanlış yeme alışkanlıklarının önemli yeri var. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
-Hızlı yemek yemek, büyük lokmalar halinde yemek, az çiğnemek ve sofrada çatalı-kaşığı elinden hiç bırakmamak.
-Öğün atlamak, öğün aralarında devamlı atıştırmak.
-Televizyon seyrederken, kitap veya gazete okurken yemek. 
-Üzüntülü ve sıkıntılı durumda soluğu buzdolabının önünde almak
-Düzensiz ve fazla beslenmek.
-Ziyafet ve davetlere sık katılmak, tatlı ve şeker ikramlarını reddetmemek.
-Akşam yemeğinden sonra, yatıncaya kadar bir şeyler yemeyi sürdürmek.
-Az su içmek.
-Akşam eve gelince yemeğe kadar abur-cubur atıştırmak. 

Atıştırmak ne kadar masum olabilir?

Şekerli gıdalara saldırmak ve geceleri atıştırmak, kilo almanın başlıca nedenleri arasındadır. Özellikle akşam yemeğinden sonra TV başında atıştıranların zayıflaması neredeyse imkansızdır

Geceleri metabolizma yavaşlar ve atıştırmalar kilo almayı  kolaylaştırır. Bir başka önemli konu da, gün içinde, kan şekerindeki düşmeler nedeniyle ortaya çıkan, şeker, çikolata veya tatlı gibi  şeyler yeme isteğidir. Özellikle kan şekerini hızla yükselten karbonhidratlara dikkat etmek gerekir. Yüksek insülin seviyeleri 2-3 saat sonra kan şekerini normalin altına indirdiği için, bu defa şiddetli bir yeme isteği  ve terleme olur. Kişi bu durumda şeker, çikolata veya tatlı, ne varsa yemek için saldırır. Dengeli diyet uygulamayanlar, kahvaltı yapmayanlar ve düzensiz yemek yiyenler, kan şekeri düştüğü için sık sık atıştırma krizine girer ve kilo veremez hale gelir.

AÇLIK ATAKLARINA KARŞI 

- Gün içinde devamlı su için.  
- Kan şekerini düşüren ve şekerli şeylere saldırmaya neden olan sigara, kahve ve kolalı içeceklerden uzak durun.  
- Atıştırmalara yol açan stresi azaltmaya çalışın, gevşeme tekniklerini öğrenin, spor yapın veya psikologdan destek alın.  
- Atıştırmalara yol açan uykusuzluğun önüne geçin ve en geç saat 22.00’de yatın. 
- Kan şekerinde düşüklük devam ediyorsa şeker yüklemesi testi yaptırın.  
- Hormonal bir hastalığınızın olup olmadığı araştırın. 

Bunlara dikkat: 

-Patates cipsi, bisküvi, çikolata veya şeker yerine, elma, salatalık, kuru erik, badem, ceviz ya da yoğurt yemeye çalışın.
-Açlık hissettiğinizde, önce bir bardak su için. 
-Ara öğünleri atlamayın. Az, ancak sık yemek yiyin.
-Egzersiz yapmak ve hareketli olmak da açlık hissinin azalmasına katkıda bulunur, unutmayın.
-Günde 1-2 saat dışarı çıkın, güneş ışığı görün. Stresiniz varsa derin nefes alma egzersizi yapın.
-Doygunluk ve mutluluk duygusunu, beyindeki serotonin hormonu sağlar. Bu hormonun artması açlık duygusunu önler, aklınızdan çıkarmayın.

ADET ÖNCESİ ARTAN YEMEK KRİZLERİ
Bazı kadınlarda adet öncesi, karında gaz, ruhsal değişiklik, baş ağrısı, şekerli ve tatlı gıdalara saldırma, uykusuzluk, yorgunluk ve baş dönmesi gibi belirtiler görülür. Bunu önlemek için beslenmeye dikkat edilmeli. Nişastalı ve şekerli gıda yememelidir. Bu dönemde; tam buğday ekmeği, süt, kepekli pirinç, sebze, meyve ve ceviz yiyin.  

Kalsiyum bakımından zengin gıdalarla beslenmek bu şikâyetlerin azalmasına yardımcı olur. Kalsiyum zengini besinler arasında; brokoli, susam, badem, yağsız süt ve ayranı sayabiliriz. Diğer yandan kahve ve çaydan uzak durmalı, yeşil çay veya taze meyve suyu içilmelidir. Günde üç kez ahududu yaprağı çayı ve adaçayı içmeye çalışılmalıdır. 

Baharatlı ve tuzlu gıdalar, sert peynirler yenmemelidir. İştahın nedeni kan şekerindeki düşmelerdir. Kan şekeri düşünce yorgunluk ve bitkinlik başlar. Bu nedenle öğün atlanmamalı, alkolden, hamur işlerinden uzak durulmalıdır. Bir şey atıştırmak istendiği doğduğunda yoğurt,  elma veya kivi yiyin.  

Ayrıca B vitamini, magnezyum ve potasyum bakımından zengin gıdalar alınmalıdır.

Şişmanlatan sağlıklı yiyeceklere dikkat!

Şişmanlamanıza sebep olabilecek sağlıklı yiyecekler de var!

Aşırı kilolardan kurtulmak veya daha sağlıklı olmak için tercih edilen bazı besinler, fazla tüketimle birlikte kilo alımına sebep olabilmekte.

Suşi

Son yıllarda ülkemizde de sıkça tüketilmeye başlanan suşi, balık ağırlıklı bir yemek olsa da içerdiği krem peynirler ve soslar kilo alımına neden olabilmekte. Bir tabak suşi, ortalama 500-600 kalori edebiliyor.

Kuru meyveler

Kuru meyveler uzmanlarca tüketilmesi gereken besinler arasında yer alıyorlar. Ancak bilmek gerekiyor ki kuru meyveler, taze meyvelerden daha yoğun olduklarından dolayı sekiz kat daha fazla kaloriye sahipler.

Granola

Yulaf, ceviz ve fındıkla hazırlanan granola, içerdiği yağ ve şekerlerle tam bir kalori deposu haline gelebiliyor. Yağlı ve şekerli bir tabak granolada ortalama 500 kalori olabiliyor.

Sütlü Kahve

Kahvenize kattığınız süt oldukça masum gözükebilir. Ama günde üç kez içtiğiniz sütlü kahve, size günde ortalama 200 kalori daha fazla kazandıracaktır.

Vejetaryen Hamburgeri

Etsiz bir hamburger size daha az kalorili gelebilir ama işin aslı pek de öyle değil. Vejetaryenler için hazırlanan hamburgerler de tıpkı etli hamburgerler gibi fazla fazla kalori kazanmanıza neden olabilir. 

Bu tip hamburgerler, içerdiği yağ, peynir ve diğer besin öğeleriyle tek başına, size ortalama 600 kalori kazandırabilir.

Reklamlar şişmanlatıyor mu?

ABD’de yapılan bir araştırma, sadece reklamlarda izlediği besinleri yiyen bir kişinin, gereken günlük yağ oranının 20 kat fazlasını aldığını ortaya çıkardı.

ABD’de yapılan araştırma, sadece reklamlarda izlediği besinleri yiyen bir kişinin, alınması gereken günlük şeker oranının 25 kat, yağ oranının 20 kat üzerine çıktığını, reklamlarda yer alan ürünlerin tavsiye edilen günlük sebze ihtiyacının yüzde 40’ını, meyvenin ise yüzde 27’sini "karşıladığını" gösterdi.

Araştırmaya imza atan Georgia eyaletindeki Armstrong Atlantic Üniversitesinden Michael Mink ve ekibi, ABD’deki başlıca televizyon kanallarını, en çok televizyon izlenen saatleri ve çocukları hedef alan reklamları değerlendirmek için cumartesi sabahını da kapsayacak biçimde 96 saat boyunca kaydetti.

Amerikan Diyet Derneğinin dergisinde yayımlanan araştırmada, bilim adamları, reklamlarda süt ürünleri, meyve ve sebze değil, kronik hastalıklara neden olabilen besinlere çok daha fazla yer verildiğini vurguladı.

Bu reklamları "takip etmenin" insanda, demir, A, E ve D vitaminleri, fosfor ve magnezyum eksikliğine neden olacağını belirten bilim adamları, "Şişir beni" adlı belgesel filminde bir ay sadece hamburger yiyen, 12 kilo alan ve kolesterolü artan Morgan Spurlock’un durumunu hatırlattı.

Atıştırın, zayıflayın!

Öğünler arası bir şeyler atıştırmak, sanılanın aksine kiloyu kontrol altında tutmaya yardımcı oluyor.

İtalyan La Stampa gazetesinde çıkan habere göre, ABD’li bilim adamları ana öğünler arasında en az bir kez bir şeyler atıştırma alışkınlığına sahip kişilerin kilo alma risklerinin daha düşük olduğunu gözlemledi.

12-18 yaşları arasındaki 5 bin 800 Amerikalının beslenme alışkanlıklarını inceleyen bilim adamları, ara öğünlerin obezite riskini azalttığını gördü.

Katılımcılardan sadece ana öğünlerde yemek yiyenlerin yüzde 39’unun kilolu ya da obez olduğunu kaydeden bilim adamları, ara öğünlerde atıştırma alışkanlığı olanlarda ise bu oranın yüzde 22 olduğunu belirtti.

Araştırmacılara göre, öğünler arasında atıştırmak kolestrol ve diyabet seviyesini kontrol altında tutmaya yardımcı oluyor.

Ara öğünlerde tüketilen gıdaların abur cubur türü gıdalar olmaması gerektiğine de dikkati çeken bilim adamları, ailelerden çocuklarını taze ya da kuru meyve ve tahıl gevreği gibi sağlıklı yiyecekler tüketmeye teşvik etmelerini istedi.

28 Kasım 2010 Pazar

Sağlık Bakanlığı obeziteye savaş açtı!

Savaşa üniversiteli gençler de dahil oluyor.

Sağlık Bakanlığı, obezite ile savaşa üniversite gençlerini de dahil ediyor. Bakanlık üniversite öğrencileri arasında 'Obezitenin Önlenmesi ve Fiziksel Aktivitenin Teşviki' konulu reklam yarışması düzenliyor.

Sağlık Bakanlığı, üniversite öğrencilerinde, günümüzün en büyük sağlık problemlerinden biri olan obeziteye karşı bilinç oluşturarak, farkındalık amacıyla 'Obezitenin Önlenmesi ve Fiziksel Aktivitenin Teşviki' konulu reklam yarışması düzenliyor.
Yarışma ile obezitenin ve hareketsiz yaşamın getirdiği sakıncaların, mesajlarda çok fazla korku öğeleri vermeden, eğlenceli bir şekilde anlatılması ve toplumu fiziksel aktiviteye teşvik etmek hedefleniyor.

Yarışmada, reklam ajansı başına birinciye 3 bin TL, ikinciye 2 bin TL ve üçüncüye bin TL ödül verilecek. Son teslim tarihi 15 Şubat 2011 olan yarışmada; beğenilen reklam çalışmalarından 10 tanesi, daha sonra belirlenecek bir tarihte Sağlık Bakanlığı'nda seçici kurula sunum yapacak.

"ÇOCUKLAR ANNE MUTFAĞI YERİNE HAMBURGERİ TERCİH EDİYOR"
Obezite ile ilgili bazı bilgilere de yer verilen yarışma duyurusunda, "Modern toplumun en büyük handikaplarından olan zaman kıtlığı probleminden dolayı Türk aile mutfağı normalde çok fazla kalorili ve sağlıksız gıdalardan oluşmamışken, modern yaşamdaki zamansızlığın da etkisiyle fastfood kültürü de iyice yaygınlaşmış ve bu fastfood kültürü gitgide topluma, özellikle çocuk ve gençlere yerleşmiştir. Annemizin mutfağı denilen mutfakta özellikle zeytinyağlı sağlıklı yiyecekler fazla şekilde yer tutarken, çocuklar bu yemekleri artık tercih etmemekte ve birçok hastalığa yol açan (kalp-damar-kolestrol gibi) hamburger, pizza, kola, cips gibi gıdalar tüketilmektedir." denildi.

2015 YILINDA DÜNYADA 700 MİLYON ÜZERİNDE OBEZ OLACAĞI TAHMİN EDİLİYOR
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada 400 milyonun üzerinde obez ve yaklaşık 1.6 milyardan fazla kilolu birey bulunuyor. 2015 yılında bu rakamın sırasıyla 700 milyon ve 2.3 milyara ulaşabileceği tahmin ediliyor.

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre; Türkiye'de kadınların şişmanlık oranı Avrupa ortalamasının (yüzde 20) çok üzerinde, yüzde 46 gibi çok ciddi bir rakamda. Avrupa'da erkekler şişmanlıkta yüzde 15'i bulurken, Türkiye'de yüzde 16 civarında.

En ideal rejim bulundu!

Kilo almamak için bu yöntem ideal...

DANİMARKALI bilimadamları, 8 Avrupa ülkesinde yapılan ve bu alanda şimdiye kadarki en geniş çaplı araştırmada, kilo almamak için ideal rejimi tespit etti.

New England Medicine dergisinde bugün yayımlanacak ‘Diyojen’ adlı araştırmayı yürütenler, hedeflerinin obeziteyi engellemek ya da onunla savaşmak için en iyi gıda rejimini tespit etmek olduğunu belirtti. 772 Avrupalı ailenin konu edildiği araştırma sonucunda, ideal beslenme rejiminin, proteinler açısından zengin, hayvani yağlar ve nişasta ile şekerli besinler açısından zayıf olduğu belirlendi.

Araştırmaya göre ideal diyet; beyaz et, yağ içeriği azaltılmış süt ürünleri, lifler için fasulye ve daha az beyaz ekmek, ya da nişasta açısından zengin beyaz pirinç içeriyor.

Bilimadamları araştırmalarında, denek ailelerde fazla kilolu veya obez olan 938 yetişkini ve 827 çocuğu seçti. Ardaştırmacılar, bu tip bir rejimle kalori saymanın gerekmediğini ve kilo almadan doyana kadar yemenin mümkün olduğunun altını çizdi.

Araştırmaya başlamadan önce 8 hafta süreyle günlük 800 kalorilik bir rejime sokulan yetişkinler, bu süre zarfında ortalama 11 kilo verdi. Bu denekler daha sonra rastgele seçilerek 5 ayrı rejime sokuldu. Araştırmacılar, hepsi hayvani yağlar açısından zayıf olan ve altı ay süren bu rejimlerin hangisinin kilo almamak için en etkilisi olduğunu belirlemeye çalıştı. Bilimadamları sonunda, proteini zengin ve nişastası ile şekeri zayıf rejimin en etkilisi olduğunu gördü.

Çağımızın hastalığı

Dünyada hızla yayılan obezite düzeni bozdu...

Çağımızın en önemli akımlarından bir tanesi de sağlıklı beslenme, kaliteli ve uzun bir yaşama sahip olma olarak nitelendirilebilir. Dünyada hızla yayılan obezite ve obezitenin getirmiş olduğu rahatsızlıklar son 20 senede sağlıklı beslenme anlayışını değiştirdi.

Can boğazdan gelir anlayışı ile önüne geleni yeme tutumu yerini yeterli miktarda, çeşitli yemeye bıraktı. Fazla kilo sağlık göstergesi olmaktan çıktı, sağlıklı kilo bilinci gelişti. Nasıl ve ne yemeli, nasıl egzersiz yapılmalı konuları gündeme taşınırken yeme davranışındaki bozukluklar, çevrenin ve ailenin yeme davranışı üzerindeki etkileri, duygusal durum ve yeme arasındaki bağıntının önemi de vurgulanmaya başladı. Bilinçli beslenmeyi bilmek kadar onu uygulayabilmek, diyet yapabilmeyi başarmak ve sonrasında bu kiloyu korumak kişinin psikolojik durumu ile de bağıntılı olduğu farkına varıldı.

Yemek sadece fizyolojik bir ihtiyaç değildir. Yemek yemenin duygusal, sosyal, kültürel ve çevresel birçok birleşeni vardır. Normal yeme tanımı kişiden kişiye göre değişse de belli başlı kuralları vardır:

"Normal" yeme düzeni olan insanların ortak yeme davranışları:
Yemek yerken düzenli olarak nefes alırlar.
Besinleri yutmadan önce iyice çiğnerler.
Yemek esnasında duraklarlar ve tattıkları lokmanın keyfini çıkarırlar.
Ara sıra çatal ve kaşıklarını masanın üstüne bırakırlar.
Yeme süresince hala aç olduklarını ya da doyduklarını anlamak için kendilerini dinlerler.
Bir öğün önce ya da bir öğün sonra ne yediklerini ya da ne yiyeceklerini düşünmek yerine önlerinde olan yemekle ilgilenirler.
Tabaklarındaki bütün yemeği bitirmek zorunda hissetmezler.
Hiç yemek kalmayacakmış duygusu ile kontrolsüzce yemezler.

Hareketsiz çocukları bekleyen tehlike

Çocuklarınızın fiziksel aktivite yapmalarını sağlayın.

Obezite yani şişmanlık alınan enerji ile harcanan enerji arasındaki dengesizlik sonucu oluşan ciddi bir hastalıktır. Bir başka ifadeyle vücut ağırlığının olması gerekenden daha fazla olmasıdır. Beslenme ve Diyet uzmanı Dyt. Rabia Yurdagül hareketsiz yaşamın çocuklarda neden obzetiye yol açtığını yazdı!

Obezite vücutta yağ dokusu oranının artması sonucu ortaya çıkan diyabet ve kalp damar hastalıkları gibi yaşam kalitesini ve süresini düşüren çok ciddi sağlık problemlere neden olur. Fazla yeme, fiziksel aktivitenin yetersiz oluşu, psikolojik bozukluklar, metabolik ve hormonal bozukluklar ve genetik yapı obeziteye neden olabilecek temel faktörlerdir.

Günümüzde optimal bir sağlık için gerek çocuk gerekse yetişkinlerin büyük bir çoğunluğunun yeteri kadar fiziksel aktivite yapmadıkları görülmektedir. Oysaki sağlıklı yaşamın üç temel adımından biri düzenli egzersiz yapmaktır. Yeterli ve dengeli beslenme ve yeterli düzeyde uyku ile birlikte takip edilecek düzenli bir fiziksel aktivite programı sağlığın iyileştirilmesi ve yaşam kalitesinin yükseltilmesinde esastır. Birçok ülkede fiziksel aktivite yetersizliği düzensiz beslenmenin önüne geçmiş ve bu durumun özellikle obezite için önemli bir etken olduğu sonucuna varılmıştır. Bir hastalık olarak kabul edilen obezite giderek artmakta ve koroner kalp hastalığı, diyabet, inme, artrit gibi pek çok hastalığa yakalanma riskini artırmaktadır. Hareketsiz yaşam süren, boş zamanlarını bilgisayar veya televizyon başında geçiren, spor ve egzersize zaman ayırmayan günümüz çocuklarında obezite yüksek oranda görülmekte, bunun yanında televizyon veya bilgisayar karşısında atıştırılan yüksek kalorili yiyecekler de bu orana ivme katmaktadır.

Fiziksel aktivitenin sağlık ve zindelik için sağladığı yararlar giderek daha iyi anlaşılmaya başlamıştır. Düzenli fiziksel aktivite ve spor sağlıklı kilonun sürdürülmesi, dayanıklılık, güç ve esnekliğin artırılması yanında kronik hastalıklara yakalanma riskini de azaltır. Besin çeşitliliğini sağlayan, yağ ve şekerin sınırlı olduğu, liften zengin besinleri içeren, vitamin ve mineralleri yeterli düzeyde bulunduran bir beslenme programı ile çocuğun yeterli ve dengeli beslenmesini sağlamak ve uygun miktarda fiziksel aktivite ile bu beslenme alışkanlıklarını desteklemek sağlıklı büyüme ve gelişmenin de temelini oluşturur.

Çocuk ve gençleri (5 - 12 yaş) düzenli fiziksel aktivite yapmaya cesaretlendirmek, olumlu sağlık alışkanlıkları geliştirmelerine yardımcı olacağı gibi okul başarılarını geliştirmelerine yardımcı olmaktadır. Yapılan araştırmalar bir spor dalıyla ilgilenen çocukların okul başarılarının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Özellikle ailelerin okul başarısını olumsuz etkileyeceği düşüncesiyle çocukları hareketsiz yaşama itmelerinin önüne geçilmelidir. Anaokulundaki oyunlar, okuldaki beden eğitimi dersleri, haftasonu aile ile geçirilen zamanlardaki faaliyetler çocukları harekete yönlendirmeli, aileler ve öğretmenler aracılığıyla fiziksel aktivitenin yaşam boyu sürdürülmesi gerektiği, her yaşta ve her koşulda yararlı olduğu mesajı sürekli tekrarla verilmeli, fiziksel aktivite ve spora katılım için gerekli motivasyon sağlanmalıdır.

Kadınlar diyete en fazla 8 gün dayanıyor!

Kadınlar diyet yapmaya 8 gün dayanabiliyor, 9’uncu gün ise yediklerine dikkat etmiyorlar.

İngiltere’de yapılan bir araştırmada, kadınların diyet yapmaya 8 gün dayanabildikleri ve 9’uncu gün yediklerine dikkat etmeyi bıraktıkları belirlendi.

İngiltere’nin en büyük zayıflama programı kuruluşu Slim Fast tarafından bin kişi üzerinde yapılan araştırmada, kadınların diyeti ortalama 8’inci günden sonra bozmalarının sebebi olarak ise kişiye özel diyet uygulamamaları gösterildi.

Beslenme uzmanı Fiona Hunter, diyet uygularken altın kuralın kişinin kişisel zevklerine uygun sağlıklı besinler seçilerek, motivasyonunu her zaman yüksek tutmak olduğunu söyledi.

Erken ergenlik obezite nedeni

Erken ergenliğe neden olan 30 farklı gen, aynı zamanda aşırı kilo alımına da neden oluyor.

İngiltere’de King’s College araştırmacıları, 100 bin kadın üzerinde gerçekleştirdikleri araştırma sonucunda, erken ergenliğe giren kızlarda obezite riskinin daha yüksek olduğunu tespit etti. Araştırmaya göre kadınlarda erken ergenliğe neden olan 30 farklı gen, aynı zamanda aşırı kilo alımına da neden oluyor.

Uzmanlar, obezitede genetik yatkınlığın önemli bir faktör olmasına rağmen, “yaşam tarzı”nın da aynı oranda etkili olduğunun unutulmaması gerektiğini belirttiler. Bilim adamları, obeziteye genetik yatkınlığı olan kızların doğru beslenme ve spor sayesinde, ideal kilolarını koruyabileceklerini söylediler

Şişmanlar zayıf olduklarını sanıyor!

Obez kadın kilolu olduğunu kabul etmiyor...

ABD’de 2 bin kadın arasında yapılan bir araştırmada, her 4 obez kadından birinin “fazla kilolu” olduğunu reddettiği ortaya çıktı. Araştırmaya göre kadınların dörtte biri, kilo fazlası olduğunu kabul etmiyor ve bu yüzden de diyet uygulamaya yanaşmıyor. Araştırmayı yürüten uzmanlar, bu konuda en büyük tehlike altında olanların yeni doğum yapmış kadınlar olduğunu açıkladı.

Yeni anne olan kadınlar, hamilelikle gelen fazla kilolara zamanla alıştıkları için diyete başlamayı reddediyor. Uzmanlara göre şişmanlığın giderek arttığı toplumlarda, obezite “normal” olarak kabul edilmeye başlıyor. ABD’de her yıl ortalama 400 bin kişi, obeziteye bağlı hastalıklar nedeniyle yaşamını yitiriyor. Uzmanlar, Amerikalıların üçte ikisinin kilolu olduğuna dikkat çekiyor. Yine uzmanlara göre ABD’de 12 milyon “morbid obez” (hastalık derecesinde şişman) var ve obeziteyle ilgili hastalıkların tedavisi için her yıl 170 milyar dolara varan harcama yapılıyor.

26 Kasım 2010 Cuma

Yağ aldırma ile zayıflamak doğru mu?

Liposuction yani yağ aldırma ameliyatı hakkında tüm gerçekler ayrıntılarda...

Doğru: Ne yersem yiyim kilo aldırmaz, diyet yapmadan kilolarımdan kurtarır, Jenifer Lopez gibi popom olur diyorsanız; Liposuction’ı yanlış biliyorsunuz! 

Yanlış: Birikmiş yağlarımdan kurtulurum, küçülen göğüslerime şekil verdiririm, boynumu ve karnımı gerdiririm diyorsanız; Liposuction’ı doğru biliyorsunuz! 

Estetik cerrahi denildiğinde akla gelen ilk yöntemlerden biri olan liposuction yani yağ aldırma; günümüzde kadınlar kadar erkeklerin de gözdesi ve kurtarıcısı. Ancak liposuction hakkında doğru bilinen yanlışlar, yöntemin gerçek hedefine ulaşmasını engelliyor. 

Medical Park Fatih Hastanesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Defne Önel, doğru amaçla uygulandığında çok iyi sonuçlar alınan, ancak hakkındaki şehir efsaneleri nedeniyle zayıflamak isteyenlerin çoğu zaman yanlış beklentilere kapılmasına neden olan liposuction yöntemini anlattı. Tüm yönleriyle liposuction pudra.com'da... 

Liposuction nedir?
Liposuction yani yağ aldırma; estetik cerrahi denildiğinde toplum genelinde en çok akla gelen terimlerden biri oldu. Öyle ki Amerika’da yapılan son araştırma liposuction’ın, kadın erkek farkı gözetmeksizin, estetik cerrahi girişimlerin başında yer aldığını gösteriyor. Hazır gıdanın, hareketsiz yaşam ve stresin damgasını vurduğu 1980’li yıllardan bu yana fazla kilolar da başımızı derde sokuyor. 1980’li yıllardan bu yana sağlıklı beslenme ve egzersizi hayatlarına bir türlü sokamayan ve estetik kaygısı fazla olan insanlar için liposuction bir çıkış yolu oldu. Ancak ‘kilo aldıysanız, hemen gidip yağlarınızı aldırıp eski formunuza kavuşabilirsiniz’ yanılgısına düşenler hem mutsuz oldu, hem de doğru endikasyon ile yapıldığında gerçekten mükemmel bir işlem olan bu cerrahi girişimin adını kötüye çıkardı. 

Liposuction ne işe yarar? 
-Boyuna göre normal kiloda olan erişkinlerde, bölgesel şekil bozukluğuna yol açan yağ birikimlerini (göbek, kalça yanları, diz içleri ve erkeklerde böğür bölgesi gibi) uzaklaştırmak. 
-Erkeklerde görülen jinekomasti denilen meme büyümesini tedavi etmek. 
-Boyun germe, karın germe ve meme küçültme ameliyatlarında bölgenin daha iyi şekillendirilmesini sağlamak.

Liposuction hangi işe yaramaz? 
-Kilo verme. 
-Sık kilo alıp verenler, doğum yapan kadınlar ve orta yaş üzerindeki insanlarda; bölgesel yağlanmaya eşlik eden deri ve karın duvarı sarkmasını toplama (deri üzerinde görülen çatlaklar, deride elastikiyet kaybını gösteren en önemli işaretlerdedir). 
-Selülitlerden kurtulma. 
-Ne yersen ye, bir daha asla kilo almama. 
-Popo kaldırma. 

En sık liposuction uygulanan bölgeler hangileri? 
-Karın ve bel çevresi 
-Kalçalar 
-Uyluk iç ve dış yanı 
-Dizlerin birbirlerine bakan yüzleri 
-Boyun 
-Üst kol 
-Meme (erkek ve kadın) 

Daha az tercih edilen bölgeler? 
Bacakların dizin altında kalan kısımları: Özel ince kanüller ile yapılmalıdır, özellikle lipoödem vakalarında tercih edilir. 

Gluteal bölge (popo): Gluteal bölgenin kalkık ve dolgun görünümü negatif yönde etkilenebileceği için, daha çok asimetri olan ve gluteal bölgenin aşırı çıkıntılı olmasından şikayetçi olan vakalarda tercih edilir. 

Liposuction riskli midir? 
Liposuction, genel sağlık problemi (kalp, şeker hastalığı ve diğer kronik hastalıklar) olmayan, normale yakın kilodaki genç hastalara (60 yaş altı) yapıldığında, riskli ameliyatlar grubuna alınmaz. Basında yer alan liposuction işlemi sonrası yağ embolisi gelişen ve ölümle sonuçlanan vakalara dair haberler, genellikle aşırı kilolu hastalar, kronik hastalığı olan ya da ameliyat öncesi ve sonrası çeşitli önlemlerin yetersiz yapıldığı durumlar sonucunda karşılaşılan üzücü vakalar hakkındadır. 

Liposuction ameliyatı sonrası görülebilen komplikasyonlar nelerdir? 

Deri yüzeyinde ondülasyon (dalgalanma): Cerrahiden üç hafta sonra başlanılan çeşitli masaj yöntemleriyle önlenmeye çalışılır. 

Derinin yeterli oranda adapte olmamasına bağlı deri gevşemesi: Özellikle menopoz sonrası dönemdeki ve doğum yapmış kadınlarda karın bölgesinde gözlenen bir durumdur. Liposuction işleminden en erken altı ay sonra karın germe ve uyluk germe ameliyatlarının yapılmasıyla daha estetik bir görünüme kavuşmak mümkündür. 

Deri kaybı: Nadir görülen bir komplikasyondur. Özellikle sigara kullanan hastalarda, boyun bölgesinin liposuction işlemi sırasında çok dikkatli olunması gerekir. 

Yüzeysel duyu kayıpları: Genellikle geçicidir. 

Deri yanığı: Ultrason enerjisi ile yapılan liposuction işleminde oluşan ısıya bağlı oluşabilen nadir bir komplikasyondur. 

Karın duvarının delinmesi: Özellikle çok doğum yapmış kadınlarda ve fıtığı olan hastalarda, karın bölgesinin liposuction işlemi sırasında oluşabilir. Bu gibi hastaların ameliyat öncesi teşhisi çok önemlidir. 

24 Kasım 2010 Çarşamba

Soğuk havalarda nasıl beslenmeliyiz?

Soğuk havanın tüm yurtta etkisini hissettirdiği bu dönemde, doğru ve sağlıklı beslenmek vücut direncini arttırmada büyük önem taşıyor!

Selçuk Üniversitesi (SÜ) Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Mehmet Akman,  yaptığı açıklamada, vücudun doğal savunma sisteminin, hastalıklardan en iyi koruyan sistem olduğunu belirtti. Bu yüzden doğal savunma sistemine önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Akman, "Soğuk havalarda, sağlıklı beslenilmeli, ideal ağırlığımızı korumalı, haftada en az 3 kez 30-45 dakikalık yürüyüşler yapmalı ve gün içinde aktif olmaya çalışmalıyız" dedi.

Herhangi bir engeli olmayan insanların günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketmesini tavsiye eden Akman, vücutta mikrop ve virüslere karşı savaşma özelliği yüksek aktif maddeler içeren ıspanak, karnabahar, lahana, brokoli, Brüksel lahanası, havuç ve turunçgillerin bol miktarda tüketilmesi gerektiğini belirtti.

-PROTEİN, SARIMSAK VE SOĞAN-

Akman, vücudun yapı taşı olması bakımından protein kaynakları ve günlük alınan protein miktarının da önemli olduğunu ifade ederek, "Bu nedenle başka bir sağlık sorunundan dolayı yasaklama veya sınırlama yoksa, yumurta, kırmızı et, tavuk, balık, peynir, süt, yoğurt tüketimimizi arttırmalıyız. Yoğun katkı maddesi içeren hazır besinleri çok sık tüketmemeliyiz. Bol sıvı, şekersiz bitki çayı ve en önemlisi de su tüketimimizi artırmalıyız. Günde yaklaşık 2,5-3 litre su tüketmeliyiz" diye konuştu.

Sarımsağın, antimikrobiyal özelliğinden dolayı bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve kanın akışkanlığını sağlayarak kolesterolü düşürdüğünü dile getiren Akman, yemeklere eklenen sarımsak miktarının arttırılmasının bağışıklık sistemini güçlendireceğini, soğanın da içerdiği allisin ve sülfür ile bağışıklık sistemini desteklediğini kaydetti.

-MEYVE VE SEBZE TÜKETİMİ ARTTIRILMALI-

Akman, soğuk havalarda sıvı tüketimi kadar meyve ve sebze tüketimine de ağırlık verilmesi gerektiğini belirterek, şunları kaydetti: "Elma, içeriğindeki E ve C gibi antioksidan vitaminlerle bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara karşı vücut direncini artırır. Armut, içerdiği çözünmeyen lif ise bağırsakların düzgün çalışmasını sağlar. Ayrıca C vitamini ve bakır içeriği yüksektir. Tıpkı elma gibi armut da antioksidan etkisiyle vücudu serbest radikallere karşı korur. İyice yıkandıktan sonra kabukları ile tüketilmesi daha sağlıklıdır. Portakal ve mandalina gibi turunçgiller, içerdikleri zengin C vitaminiyle vücudun savunma mekanizmasını kuvvetlendirir. C vitamininin yanı sıra, potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi mineralleri de içerir."

Güne bir bardak taze sıkılmış meyve suyu ile başlamanın hastalıklara karşı vücut direncini arttıracağını ifade eden Akman, sabah kahvaltıda protein alınması, taze nane, maydanoz, marul gibi yeşil sebzelerin tüketilmesi gerektiğini söyledi.

Gün içinde elma veya siyah çekirdekli üzüm yenilmesini de öneren Akman, soğuk havalarda tüketilen kuru incir, fındık veya cevizin de zinde tuttuğunu belirtti.

Et yerine haftada 2 kez ızgara balık tüketilmesi gerektiğine dikkati çeken Akman, yine et yerine haftada 2 kez kuru fasulye, kuru nohut veya barbunya gibi kuru baklagiller tüketilmesinin de gerekli besin ihtiyacını karşılayabileceğini sözlerine ekledi.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Şişmanlığa neden olan gizli düşmanların

Hareketsiz yaşam şişmanlığın en büyük sorunlardan biri...

Ancak uzmanlar, şişmanlığa yol açan yeni faktörlerden söz ediyor. İşte şişmanlığa sebep olan çok gizli düşmanlar...

Bugüne kadar hesap basitti: Çok fazla yemek ve az hareket etmek kocaman bir göbek demekti. Ancak bu bilgiyi küçücük çocukların bile bilmesine rağmen değişen bir şey olmadı. Dünyada genel olarak baktığımızda obezite azalmıyor tersine artıyor.

Ancak endokrinoloji uzmanları şişmanlığa sebep olan yeni faktörler de keşfettiler. Bilimadamları ‘elbette ki insanların yakabileceğinden daha fazla kalori edinmesi her zamanki gibi en büyük problemimiz’ diyor ancak işin içinde başka faktörlerin de olduğunu belirtiyorlar. İşte şişmanlığa sebep olan gizli düşmanlar:

1. UYKU PROBLEMLERİ 
Yapılan araştırmalar, günde 12 saatten az uyuyan okul çağı çocuklarının, 12 saat ve daha çok uyuyanlara göre 3.5 kat daha fazla obezite riskine sahip olduklarını ortaya koyuyor. İşin en ilginci anne-babanın obez olması, hareketsizlik, uzun saatler TV seyretmek gibi faktörlerin hiçbir bu çocuklarda uyku kadar etkili olmuyor! Bilimadamları bunu uyku sırasında leptin hormonunun seviyesinin düşmesine bağlıyor.

Çünkü leptin vücutta metabolizmanın hızlanmasına yardımcı oluyor ve açlık hissini önlüyor. Bu süreç yetişkinlerde de aynı şekilde işlediği için gece uykusuna özellikle dikkat etmeniz gerekiyor. Uyku öncesinde yapacağınız ılık bir duş ve içeceğiniz bir bardak sıcak süt sizi daha da rahatlatacak. Eğer kronik bir uyku probleminiz varsa mutlaka bir doktora danışmalısınız.

2. GENETİK MİRAS 
Gen araştırmaları şimdilerde şişmanlıkla ilgili araştırmaların en önemli ayağını oluşturuyor. Çünkü açlığın sorumlusunun bazı genler olduğu düşünülüyor. Tek yumurta ikizleriyle yapılan araştırmalar gösteriyor ki vücut ağırlığının yüzde 70’ine kadar olan kısmını genlerimize sadece yüzde 30’luk bir bölümünü ise çevre faktörlerine borçluyuz. Bilimadamları şişmanlığa yol açan gen sayısının 30-100 arasında olduğunu söylüyor.

Hepsinin tek başına çok küçük bir etkileri var. Ancak bir araya geldiklerinde tartının ibresini fırlatıveriyorlar. Buna göre iştahı artıran genler, vücuda elma veya armut formunu veren genler, metabolizmayı yöneten genler belirlenmiş durumda. Yuvarlak genlere sahip olanların maalesef yediklerine çok dikkat etmesi gerekiyor. Her şeyden önce özellikle yaşamın belli dönemlerinde özellikle dikkat etmeniz gerekiyor. Örneğin hamilelik döneminde veya menopoza girerken. Doktorlar gelecekte bu gen durumunu dengeleyecek ilaçların çıkacağını söylüyor. Ama o zamana dek yapılacak şey beslenme alışkanlıklarına dikkat etmek.

3. İLAÇLARIN ETKİSİ 
Pek çok kadın bazı doğum kontrol ilaçlarının yarattığı kilo problemlerinden haberdar. Aslında sadece doğum kontrol ilaçları değil genel olarak pek çok ilaç fazla kiloya sebep olabiliyor. O yüzden hastasına ilaç yazan bir doktorun bu konuda hassas davranması gerekiyor. Örneğin bazı depresyon ilaçları 3-4 kiloya kadar artışa sebep olabiliyor. Tansiyon için kullanılan kimi ilaçlarsa ekstra 2 kilo anlamına gelebiliyor. Diyabet ilaçlarının 3-4, insülin şırıngalarının ise uzun vadede 10-15 kiloya kadar artışa sebep olduğu biliniyor.

Bu yüzden özellikle diyabet problemi olanların erkenden spor yapmaya başlamaları tedavi sırasında gelebilecek kilolara karşı koymaları açısından önemli. Eğer ilaç kullanımında kilo alma gibi bir endişeniz varsa bunu mutlaka doktorunuzla paylaşmalısınız. Belki de daha ince bir alternatifiniz olabilir.

4. KLİMALAR 
Üşüdüğümüzde veya terlediğimizde vücudumuz ısıyı ayarlamak zorunda kalır ve bunun içinde enerjiye ihtiyacı olur. Klimalar ise işte bu görevi üstlenirler. Hayvanlar üzerinde yapılan bir deneyde sıcakta veya soğukta kilo verdikleri gözlemlenmiş. Gün boyunca sabit olarak ısıtılan veya klimayla soğutan mekanlarda yaşıyoruz. Bu ısı ortalama 26 derece civarında. Ve tam da bu ısıda ekstra hiçbir şey yakmak mümkün değil. Bu yüzden vücudunuza rahat vermeyin ve onu zaman zaman ısı değişimlerine maruz bırakın. Mesela saunaya girin ardından buz gibi havuzda yüzün. Hatta bazı geceler pencereler açık olarak uyumaktan korkmayın. Bu sizin bağışıklık sisteminizi de harekete geçirecek emin olun.

5. EVLENMEK
Sadece kişisel tecrübeler değil bilimsel araştırmalar da evliliğin yemek alışkanlıklarını hem kadın hem de erkek açısından bilinçsizce değiştirdiğini ortaya koyuyor. İngiltere Newcastle Üniversitesi bilimadamları, yaptıkları çalışmalarda evlendikten sonra erkeklerin daha sağlıklı beslendiklerini, kadınlarınsa yemelerine çok fazla dikkat etmeyip kilo aldıklarını ortaya çıkarmış. Uzmanlar bunun sebebini kadınların daha fazla et ve büyük porsiyonlarda yemek yemesine, evlilikle ilgili strese daha yatkın olmalarına ve genel olarak sağlıksız beslenmelerine bağlıyor.

Peki bu konuda ne yapılabilir? Bilimadamları esprili bir cevap veriyor ya bekar kalacaksınız ya da eski sabit beslenme alışkanlığınızı devam ettireceksiniz.

6. NİKOTİN 
Her geçen gün daha çok insanın sigaradan vazgeçmesi sağlık açısından çok güzel bir şey. Ancak bunun etkilerini sadece ciğerlerde ve deride değil maalesef tartıda da görüyorsunuz. Amerika’daki Michigan Üniversitesi bilimadamları sigarayı bıraktıktan sonra sanıldığından da çok kilo alındığına dikkat çekiyor. Diyelim sigara içerken 2-6 kilo fazlanız varsa sigarayı bıraktıktan sonra bu fazlalık rahatlıkla 7-8 kiloyu bulabiliyor. Çünkü nikotin iştahı kesiyor ve metabolizma çalışmasını hızlandırıyor. Ancak kilo bile alsanız yine de değer çünkü sağlığa nikotinden daha fazla zarar veren bir şey yok.

Uzmanlar sigarayı bırakanların özellikle ilk 6 ay çok dikkat etmeleri gerektiğini söylüyor. Kilo alımını önlemek, kilo almaktan daha kolay. Önemli olan bunun bilincine içtiğiniz son sigarada varmak ve buna göre bir bilanço yapmak. Yani daha az yemek ve daha çok spor yapmak.

7. YAŞ 
Araştırmalar, insanoğlunun 20 yaşının ortasına kadar her ay 300 gram aldığını gösteriyor. Yaşlandıkça da kas grubundan kaybediyoruz. Ancak bu kas grubu önemli çünkü tek başlarına bile kalori yakmak için onlara ihtiyacımız var. 25-30 yaşlarında kilo daha da çok artıyor. Bu 40 yaşına kadar böyle gidiyor. Menopoz döneminde östrojen azaldığı için ekstra kilolar alınıyor. Bu yüzden yaşlandıkça kas egzersizlerine önem vermelisiniz. Ayrıca protein tüketimini de artırmalısınız. Çünkü kas gücünü artırmak için proteine ihtiyacınız var.

8. STRES
Bütün bir gün etrafta koşuşturursak aslında kilo vermemiz gerek değil mi? Ancak Amerika’daki Chicago üniversitesi’nde yapılan bir araştırma bunun aksini gösteriyor. Özellikle kadınlar stres zamanlarında lüzumsuz bir şekilde kilo alıyorlar. Üstelik stres faktörleri ne kadar artarsa o kadar çok kilo alıyorlar. Çünkü stres sırasında kortizol denilen bir madde salgılıyoruz. Bu da yağ hücrelerini harekete geçiriyor ve enerjinin görevini yapmasını engelliyor.

Bu stres yükü haftalar boyu sürerse o zaman vücut, yağ deposu rezervini artırıyor. Bu yüzden kendinize zaman zaman mutlaka özel vakit ayırın. Stresinizin üstesinden gelebilmek için birileriyle konuşmak ya da düşüncelerinizi yazıya dökmek de iyi gelebilir. Boston Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre gerilimden en kolay kurtulmanın yolu onun üzerine gitmek.

Kilonuzun değiştiğini hissediyor musunuz?

Duygusal yemek yemenin birçok nedeni vardır ve stres önemli bir yemek yedirici sebebi olabilir

Kortizol hormonu etkisi  çocuklukta besinlerin ceza veya ödül olarak kullanılmış olması bazı boşluk duygularının yemek ile doldurulması bu noktada önemlidir ve çözüme gitmekteki en önemli nokta ise farkındalıktır.

Aşağıdaki testi okuyarak kendinizi değerlendirip farkındalığınızı harekete geçirebilirsiniz.

1- Yemek yemek için kendinizi çok mu meşgul buluyorsunuz?
Bazı insanlar stresliyken, yemek yemeği unutabilir veya ara öğünlerini atlayabilirler. Bu durumda değişen kan şekeri kişide ruhsal dalgalanmalara ve sağlıksız kilo kaybına sebep olur. Gün boyunca sağlıklı ve küçük öğünler tüketmek daha iyi bir seçimdir. Sonuç olarak kendinizi daha az stresli hissedebilirsiniz.

2- Sürekli kendinizi stresli mi hissediyorsunuz ve strese karşı koruyucu teknikleri bilmiyor musunuz?
Eğer sürekli kendinizi stres altında hissediyorsanız, stresin sağlıksız bir tipi olan ve yüksek kortizol düzeyiyle birçok sağlık problemi yaratan kronik stres riski altında olabilirsiniz. Stresi hızlıca uzaklaştırmak için profesyonel destek alabilirsiniz. Bu şekilde vücut stresini azaltabilir, problemlere karşı daha sakin yaklaşabilirsiniz. Ayrıca strese bağlı olan kilo alımlarını durdurabilir ve stresin neden olduğu diğer sağlık problemlerini kolaylıkla azaltabilirsiniz.

3- Egzersiz yapmak için kendinizi gün sonunda çok meşgul veya çok yorgun mu hissediyorsunuz?
Hepimiz egzersiz yapmamız gerektiğinin farkındayız fakat birçok stresli ve meşgul insan egzersiz için ayıracak enerji ve zamanı olmadığını belirtir. Tam tersinde ise stresli insanlar egzersizden en üst düzeyde yarar sağlar, sadece bununla kalmayıp kişiler strese bağlı kilo alımlarıyla da başa çıkabilirler. Egzersiz için çok yorgun olduğunuzu düşünüyorsanız bu konuda kendinize telkinlerde bulunun ve egzersizin size sağlayacağı daha fazla enerji karşısında şaşırın.

4- Her gece yedi saatten daha az mı uyuyorsunuz?
Her gün aynı saatlerde yatmak ve yine aynı saatlerde kalkmak stresle başa çıkmada büyük katkı sağlayacaktır. Geç yattığınız zamanlarda kesinlikle geç uyanma alışkanlığı geliştirmemelisiniz. Çünkü bu durumda bir sonraki gün geç uyumanıza neden olarak uyku düzeninizi bozar. Günde yedi saat uyumanın en iyi ve yeterli dinlenme süresini sağladığı bir ok çalışma ile vurgulanmıştır.

5- Bel çevrenizde gerektiğinden daha fazla mı kütle var?
Stresli insanların kortisol seviyesindeki artışa bağlı olarak bel çevresinde daha fazla yağlanma görülmektedir. Bel çevresindeki yağlanmanın fazla olması birçok sağlık problemini beraberinde getirir. Bu durumda önemli olan nokta diyet ve egzersizi günlük programımıza yerleştirmemiz olacaktır.

6- Yorgun olduğunuzda fazla miktarda kafein tüketmek fazla enerji sağlamak için bir yol mudur?
Stres altında ve meşgul olan insanlar genellikle kafeini ekstra enerji almak için kullanırlar. Fakat bu vücudunuzdaki kortizol seviyesinin (kilo alımının nedenlerinden biri)çok fazla artmasına sebep olur ve uyku kalitesindeki düşüklük yine kortizol artışı ve kilo alımını tetiklemektedir.

7- Stres nedeniyle aç olmadığınızda dahi yemek yer misiniz?
Stres altındaki birçok insan kendini daha fazla yemek yerken bulabilir. Bu, kişiyi kısa süreli mutlu edebilir. Eğer küçüklüğünüzden beri tatlı yiyerek stresinizi bastırılıyorsanız, sinirlilik halinde sürekli ağzınızda bir şeyler olmasını istiyorsanız veya kortizol düzeyiniz sizi atıştırmaya yönlendiriyorsa bu duygusal yemek yeme durumunuzu su içerek, çiÇ sebze atıştırarak veya daha sağlıklı yiyeceklere yönelerek stresli durumunuzu azaltabilirsiniz.

8- Stresli olduğunuzda kendinizi tuzlu veya tatlı bir şey yerken buluyor musunuz?
Stresteki artış vücudumuzdaki kortizol seviyesini artırır. Bu da sizi tatlı veya tuzlu yiyeceklere yönlendirir. Bu tüketimler ise sizde kilo artışına bağlı sağlık durumunuzda olumsuzluklara yol açabilir.

9- Yeme alışkanlıklarınızın değişmeyip stres düzeyiniz ve kilonuzun değiştiğini hissediyor musunuz?
Stres birçok şekilde kilo artışına neden olabilir. Kortizol seviyesindeki artış metabolizma hızınızı yavaşlatmaktadır. Bu da aynı miktarda besin almanıza rağmen bu besinleri daha yavaş yakmanız anlamına gelir. Bu nedenle kortizol seviyesini hızlıca normal hale çevirmek için rahatlama teknikleri öğrenmeliyiz.

10- Sırf, evde sağlıklı öğünler yemek için fazla meşgul olduğunuzdan dolayı aşırı fast food yeme eğiliminiz var mı?
Dışarıda fast food tarzı beslenme alışkanlıkları olan biriyseniz yalnız değilsiniz. Birçok stresli ve meşgul insan kendisini dışarıda fast food tercihleri yaparken bulur. Bunun nedeni daha kolay ulaşılabilir olmasıdır. Ancak evde yemek pişirme alışkanlığı kazanan kişiler, vücutlarını şekillendirmenin yanı sıra bunun daha sağlıklı ve kolay olduğunu görmüştür.

21 Kasım 2010 Pazar

Bel Çevresi Ölçümü

Zayıf ama obezite tehditi altında olanlar ve zayıflamaya karar verenler dikkat!

Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. İsmail Ağar, zayıf ama obezite tehditi altında olanları ve zayıflamaya karar verenleri çarpıcı bir biçimde uyarıyor. 

Bazı insanlar vardır yediğine içtiğine dikkat etmeksizin, kilo alma derdi olmaksızın yaşarlar. Yedikleri gibi, hiç kilo almazlar. Onlara çoğu zaman imrenerek bakarız. Ancak durum hiç de göründüğü gibi değildir. Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. İsmail Ağar’a göre incecik veya zayıf olarak tanımladığımız, kilo alma sıkıntısı gütmeden sürekli yemek yiyen kişilerin, iç organları çevresinde yüksek yağ oranına sahip olabildikleri, kalp hastalıklarından, yüksek tansiyona ve şeker hastalığına kadar birçok hastalığın tehdidi altında olduğu biliniyor. Yani bu kişiler literatürde tanımlandığı gibi "Thin On The Out side, Fat Inside","Dışarıdan Zayıf İçeriden şişman” olarak kabul görüyor. 

Kilo Tespitinde, Vücut Kitle İndeksi Gerçeği Yansıtmıyor
Obeziteyi tanımlamak, aşırı zayıf ya da zayıf olup olmadığınızı belirlemek için kullanılan vücut kitle indeksi (BMI) hesaplaması, ağırlığınızın, boyunuzun karesine bölünmesiyle elde ediliyor. Eğer vücut kitle indeksiniz (BMI) 30 ya da daha fazla ise kilo probleminiz olduğu ve obezite riski altında olduğunuz anlamını taşımaktadır. Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalar, vücut kitle indeksi (BMI) normal sınırları içinde olan insanlar da bile obezite durumunun görüldüğünü ortaya koymaktadır. Vücut kitle indeksi normal ama fazla vücut yağı olan kişiler, yüksek kolesterol, bel çevresinde yağlanma, metabolik sendromların başka türlerine sahip olmakla birlikte, diyabet ve büyük kalp hastalıkları tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Bu problem neredeyse herkesi etkiliyor. Sedantari yani hareketsiz yaşam, çoğunlukla kas kütlesinin azalmasına, yağ kütlesinin ise artmasına neden oluyor.

Bel Çevresi Ölçümünde Mezura Metodu Gerçekleri Yansıtmıyor
Birçok insanın bel çevresi ölçüsü normal sınırlarda görülüyor olmasına rağmen obezite teşhis edilmekte. Mezura yöntemiyle bel çevresi ölçümü en alt kaburga kemiğiniz ile leğen kemiğiniz arasındaki orta noktanın mezurayla ölçülmesiyle belirleniyordu. Bu ölçüm sonucunda elde edilen değer bayanlarda 80, erkeklerde 94 cm’den büyükse tehlike sinyali veriyor deniyordu. Oysa çalışmalar göstermiştir ki, bel çevresi ölçüsü bu değerlerin altında seyreden kişilerde de obezite görülmektedir. Bu durumda, bel çevresinin ölçümlenmesinde mezura ile yorumda bulunmak güvenilir bir yöntem değildir.

Bel ve Karın Yağları Nasıl Yakılır?
2 ayda 20 kilo ve 17,5 cm incelme sağlayan yeni yöntem, Lipowave terapi, bel ve karın bölgesindeki yağlardan kurtulmanın etkili ve kalıcı bir yöntemidir. Yeni bir uygulama olan tedavi özellikle dokunun derinliklerine kadar ulaşabilme özelliği ile vücudun en zor eriyen yağları olan bel ve karın yağlarında ciddi etkili sonuçlar elde ettiği gibi bölgesel incelmede de kullanılan başarılı bir tedavidir. Aynı zamanda genel kilo kaybını da sağlayan lipowave terapisi uygulaması, ilk kür sonunda 10 kiloya kadar verdirirken, bel ve göbek çevresinden 6,5 cm.’e kadar incelme sağlıyor. İkinci ay sonunda bu değerler zayıflamada 20 kilo, bel ve karın çevresi incelmesinde toplam 17,5 cm.’e kadar varabilmektedir. Yağları parçalayan hipoosmolar, sıvının geçirgenliği arttırılan yağ hücrelerine enjeksiyonu ile uygulanıyor. İçi açılan yağ hücrelerine enjekte edilen hipoosmolar, sıvı yağların parçalanma etkisini arttırarak yağ hücrelerinin deliklerinden çıkmasını ve daha çok yağ parçalanmasını sağlıyor. 

Şekerli Besinler, Göbek Çevresi Yağlanmasını Artırıyor
Şeker ve yüksek şeker içeren gıdalar, göbek çevresindeki yağlanmayı artırıyor. Çoğu zaman gün içinde düşen kan şekeri karşısında şeker ihtiyacı için tatlıya yüklenenlerin ve tatlı tutkunlarının acil bir şekilde frene basması gerekiyor. Bunun için öncelikle çay kahve gibi içeceklerinizdeki şekerden vazgeçerek işe başlayabilirsiniz. Tatlı ihtiyacınız içinse meyvelerden faydalanmanızı tavsiye ediyoruz.      

20 Kasım 2010 Cumartesi

Egzersiz yaparsak kilo alır mıyız?

Hem formumuzu korumak hem de kilo vermek için spor şarttır, peki egzersiz yaparak kilo almak mümkün müdür?

Fazla kilo sorunu ile egzersiz ilişkisi arasında değişmeyen bazı fizyolojik kurallar vardır.

Ne kadar egzersiz yaparsanız o kadar çok enerji harcar, yani o kadar fazla kalori yakarsınız. Ne kadar çok kalori yakarsanız o kadar kolay kilo verir, kolay kolay da kilo almazsınız. Egzersizin süresi ve yoğunluğu arttıkça yaktığınız kaloriler çoğalmaktadır, yağ kaybınız hızlanır. Egzersizin kilo üzerindeki olumlu etkisi yalnızca yağ kaybıyla da sınırlı değildir. Başka pek çok marifetleri de vardır.

YAŞLANDIKÇA YAĞLANIRSINIZ!

Egzersiz yaptıkça yalnız kalori yakmazsınız. Egzersiz, özellikle direnç egzersizleri kas miktarınızı da artırır. Kas miktarınız arttıkça yaktığınız kaloriler çoğalır. Hesaplara göre yarım kiloluk bir kas kütlesi istirahat halinde günde 75-100 kalori harcarken aynı miktarda yağ kütlesi en fazla 2-3 kalori harcayabiliyor. Yani kas kütleniz arttıkça harcadığınız enerji de artıyor. Yağ dokunuz büyüdükçe daha az enerji kullanıyorsunuz. Kas dokusu erkeklere oranla çok daha az olan kadınların daha kolay kilo almalarının nedenlerinden biri de bu!

Ayrıca yaş ilerledikçe kas dokunuz azalır, yağ dokunuz artar. Her on yılda bir 1-1,5 kilo civarında kas kaybedersiniz. İşte bu nedenle yirmi yaşındaki kilonuzu ellili yıllarda da korumak istiyorsanız her on yılda bir aldığınız kalori miktarını 150-200 kalori civarında azaltmanız (yaşlandıkça daha az yemeniz) veya ağırlık çalışmaları yaparak kas kütlenizi artırmanız gerekir. Özetle yirmili yaşlar sonrasında haftada bir veya iki gün ağırlık çalışması yapabilirseniz kas kaybınızı bir hayli azaltır ve bu nedenle oluşabilecek ağırlık artışını önleyebilirsiniz. Çünkü kazandığınız kas kütlesi vücudunuzun motor hacmini artırıyor. Daha yüksek motor hacmi, daha fazla kalori yakmak anlamına gelir.

Kısacası egzersiz yoluyla kilo vermek kolay bir iş olmasa da kilo verme programlarında egzersizden yararlanmak şart. Örneğin bir kilo kaybetmek için 7 bin kalori civarında enerji açığı yaratmak zorundasınız. Bu işi başarmak için günde 500 kalorilik bir kalori açığı oluşturmanız gerekir. 500 kalorilik açığı sadece diyet yaparak, yani yiyip içtiklerinizden fedakârlık ederek yapmanız pek akılcı değildir. Çünkü bu kadar ciddi bir kısıtlanma halini beden de ruh da uzun süre kaldıramaz. Bu nedenle ağır diyet planları uygulamayı bırakıp aynı örnekten gitmek gerekirse enerji kazanımında 300 kalorilik bir kazanım yapmak ve 200 kalori de egzersizle harcamak daha akılcıdır.

Uzun lafın kısası, eğer kilo vermek veya kilo almamak istiyorsanız aktif bir hayat sürmeniz çoğu zaman yeterli olmaz. Ne yapıp edin düzenli bir egzersiz alışkanlığını hayatınıza yerleştirin.

Her gün 10 bin adım

İster olağanüstü hızlı bir günlük yaşam oluşturun, isterseniz egzersiz zamanlarında veya evinizdeki fitness cihazlarında yürüyün ya da koşun, sonuç değişmez. Her gün ortalama 10 bin adım atabiliyorsanız kilo verme ve kiloyu koruma sürecinin aktivite kısmını önemli ölçüde hallettiğinizi söyleyebilirim.

Bunun için fiyatı 3-5 milyonu geçmeyen adım ölçerlerden birini alın ve uyanır uyanmaz belinize takarak yatana kadar bir günde attığınız adımların sayısını görün. Eğer günde 5 bin adımdan az atıyorsanız bugün ya da yarın ama mutlaka kilo sorunu yaşayacağınızdan kuşku duymayın.

Yapmamız gereken şeyler gayet açık:

- Mümkün olduğu kadar aktif bir yaşam tarzı oluşturmaya çalışacağız: Fırsat buldukça yürüyeceğiz. Dolmuştan, metrodan birkaç durak önce inip kalan mesafeyi yürüyerek tamamlayacağız.

- Klasik örneklerdir ama her zaman işe yarıyorlar: Asansör yerine merdiven kullanacağız. Bahçemizi kendimiz budayacağız. Yaprakları kendimiz toplayacağız. Varsa çimimizi kendimiz biçeceğiz. Bakkala, markete kendimiz gideceğiz.

- Uzaktan kumanda cihazlarını dolaba kilitleyeceğiz. Köpek besliyorsak sabah veya akşam gezilerini biz yaptıracağız.

- İşyerinde de, evde de hareketli olmaya çalışacağız. Alt kata, üst kata inip çıkmaktan vazgeçmeyeceğiz.

- Ve fırsat buldukça dans edeceğiz. Futbolu seyretmek yerine oynayacağız. Basketbolu sevmek yerine deneyeceğiz. Tenise başlayacağız. Yüzmeye çalışacağız. İmkânımız varsa golfe zaman ayıracağız.

Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU / Hürriyet

 
Copyright © 2013 MODA DÜKKAN
Design by MODADUKKAN | MODA
    Twitter Facebook Google Plus Vimeo Flickr YouTube