POPULER YAYINLAR

31 Ocak 2013 Perşembe

CILGIN SAC MODASI

Değerli takipçilerimiz bugün sizlere geçen haftalarda İngiltere'de yapılan bir saç modelleri defilesinden bahsetmek istiyoruz. Peki bu defileyi farklı kılan mı ne? Çünkü bu defilede gerçekten çok farklı saç modelleri sergilendi. Peki çok mu beğenirsiniz? Orası tartışılır fakat gerçekten farklı bir defile olduğu tartışılmaz. Çok farklı şekillerde, çok farklı tarzlarda saç modelleri vardı. Biz bunlardan sadece birkaç tanesini aşağıda verdik. Önbilginiz olsun diye. 2013 farklı bir yıl olacak.Hem saç modası için hemde diğer detaylarıyla. Takipçilerimizden ricamız modayı moda merkezinden takip etmeye devam etmeleridir. Bir sonraki yayınımızda görüşmek üzere sağlıcakla kalın.
moda merkezi



moda merkezi

moda merkezi

moda merkezi

moda merkezi

moda merkezi

moda merkezi


Soğuk havada yüzünüzü kurulamadan sokağa çıkmayın!

Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor.

Hava sıcaklıklarının gün geçtikçe düşmesi soğuk havalara bağlı hastalıkları da beraberinde getiriyor. Soğuk algınlığı, grip ve zatürreden korunmak için kaşkolumuzu sıkı sıkı sarıp, eldivenimizi dahi giyiyoruz ancak bazen yüzümüzü tam olarak kurulamadan ya da saçlarımız ıslakken, başımıza bir kapüşon geçirip sokağa çıkıyoruz. Oysa yüz felci en çok soğuk havayı seviyor ve kendisine dikkat etmeyenleri seçiyor.

Soğuk hava yüz felci riskini artırıyor
Yüz felci, ani başlayan yüzün bir tarafındaki kasların felci ile seyreden bir hastalıktır. Beyinden çıkan 7. sinirin fonksiyonunun bozulması ile ortaya çıkar. Hastalanan kişi, yüzün bir tarafında, kaş kaldırma, göz kapatma ve ağız büzme hareketlerini yapmakta zorlandığını veya yapamadığını fark eder. Görülme sıklığı, yaşa ve yaşanılan coğrafyaya göre değişmekle birlikte, yılda 100 bin kişide 15–35 kişidir. Genç ve orta yaşlı yetişkinlerde biraz daha sık görülür. Yüz felcinin vücutta sessiz duran herpes virüsünün tekrar aktif hale gelmesi ile oluştuğuna inanılır. Bu aktifleşme, sinirde enfeksiyon gelişimine, şişmeye, sıkışmaya ve nihayet fonksiyonunu yapamamaya neden olur.

Laboratuar ve klinik gözlemlerle, herpes virüsünü tekrar aktif hale getiren faktörler belirlenmiştir.

Bunlar:
Fiziksel durumlar: Radyasyon, travma, vücutta başka bir enfeksiyonun olması ve soğuk hava.
Psikolojik durumlar: Sosyal stresler.
Bağışıklığın etkilendiği durumlar: Kanser, yanık, AIDS, transplantasyon, kemoterapi.

Soğuk kış aylarında yüz felci, yaz aylarına göre daha sık görülmektedir. Soğuk havaya maruz kalma, yutaktaki yapıları etkileyip, herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir. Gündüz ve gece sıcaklığında büyük değişimler, açık alandaki soğuk havaya uzun süre maruz kalma veya sık sık aniden soğuk alana çıkma, soğuk havada açık pencereli bir arabada seyahat etme veya açık pencere önünde uyuma, yüzdeki damarlarda kasılmaya ve daralmaya neden olarak geçici olarak az kanlanmaya neden olabilir ve sonuçta sinir hücrelerinde herpes virusunun aktifleşmesine neden olabilir.

Kaşkol ile yüzünüzü koruyun
Yüz felcinden kısmen korunmak mümkündür. Yüzün ıslak ve nemli kalması soğuğun etkisinin artmasına neden olur. Bu nedenle yüzün ve saçların iyice kurutulması önemlidir. Evde, işyerinde ve nakil araçlarında hava akımı olabilecek yerlerde bulunmaktan kaçınılmalıdır. Aşırı soğuk havaya çıkmak veya o ortamda bulunmak gerekiyorsa, soğuğun etkisini azaltacak kaşkol kullanmak gibi önlemler alınmalıdır.

Yüz felci genellikle iyileşen bir rahatsızlıktır. İyileşme sürecini hızlandıran kortizon ve anti viral ilaçları erken dönemde kullanmaya başlamak gerekir. Hastalık oluştuktan sonra da soğuktan korunmak, yüzün ve saçların nemli kalmamasına dikkat etmek çok önemlidir.

Nöroloji Bölümü Uzm. Dr. Abdullah Özkardeş

Hanımlara şık görünme tüyoları

Kadınlar, kıyafet seçimi yaparken genellikle şık görünme kaygısı içine girerler. Oysa rahatlık ve kendine güven hissi de şık görünmek kadar önemlidir. İşte size hem harika görünmenizi sağlayacak hem de performansınızı ve kendinize güveninizi artıracak öneriler…

Teknolojik kumaşları tercih edin
Şaşırtıcı bir gerçek ama spor salonlarında görülen en yaygın kıyafet kombinasyonu hâlâ sıradan bir penye tişört ve tayt… Oysa günümüzde kumaş teknolojisindeki yenilikler sayesinde performansı artıran, yapılan sporu kolaylaştıran birçok farklı özellikte giysi üretiliyor. Ancak beyinlerde hâlâ “sentetik” giysilere karşı bir önyargı var. Aslında bu son teknoloji ürünü kumaşlar hem daha fazla nefes alma özelliğine sahip, çok daha rahat ve spor yaparken diğer doğal kumaşların aksine şekillerini koruyabiliyorlar. Pamuklu kumaşlar ise hem teri gösteriyor hem de kurumaları zor olduğundan ıslak kalarak ciltte sürtünme sonucunda bazı rahatsızlıklara neden olabiliyorlar. Spor yaparken giyeceğiniz giysileri seçerken nefes alabilme özelliği olan sentetik ürünleri tercih edebilirsiniz.

İç çamaşırı seçimini doğru yapın
Sporcu sutyenleri, sıradan sutyenlerin aksine egzersiz sırasında göğüslere ekstra destek vermek ve rahat bir şekilde hareket edebilmeyi sağlamak için özel olarak dizayn ediliyor. Yanlış sutyen seçimi göğüslerde sarkmaya ve sırt ağrılarına neden olabiliyor. Öte yandan herhangi bir spor sutyeni 6 aylık düzenli bir kullanımdan sonra elastikiyetini kaybetmeye başlıyor. Ancak birçok kadın bu sutyenleri uzun yıllar boyunca kullanma yolunu seçiyor. Oysa yıkama ve kullanmanın etkisiyle özelliklerini yitiren sutyenler göğüsleri yeterince desteklemiyor. Ayrıca sutyen seçerken yapılan sporun ağırlık derecesini de göz önünde bulundurmalı. Örneğin koşu, basketbol, voleybol, binicilik gibi sporlar için yüksek korumalı sporcu sutyenleri kullanmak seçmek gerekiyor.

Kıyafetlerinizi alırken test edin
Spor yaparken eğilirsiniz, zıplarsınız, çömelirsiniz… O yüzden kıyafet seçiminde biraz tedbirli olmakta yarar var. Harika bir vücudunuz bile olsa spor salonlarında abartılı dekolte kıyafetler giymekten kaçının ve hareket ederken üstünüzdekilerin nasıl göründüğünü önceden test edin. Egzersize başlamadan önce soyunma odasındaki aynanın önünde birkaç esneme hareketi yaparak göbeğinizin, kalçanızın, göğüslerinizin nasıl göründüğünü kontrol edin. Böylece “Aman bir yerim açıldı mı, göründü mü?” kaygılarından uzak egzersizinizi rahatça yapabilirsiniz.

Taytların ağ kısmına dikkat edin
Eğer dar bir eşofman altı ya da tayt giyiyorsanız bel ile pantolon ağı arasının yeterli uzunlukta olup olmadığını kontrol edin. Çünkü taytınızı yukarı doğru gereğinden fazla çekiştirirseniz ağ kısmında istenmeyen bir görüntüye neden olabilirsiniz. Böylesine bir frikikten kaçınmak için bu tip ürünler alırken her zaman bel kısmının nerede durması gerektiğini satıcıya sorun.

Spor güneş gözlüğü alın
Eğer sıklıkla açık havada spor yapıyorsanız bir çift spor güneş gözlüğüne yatırım yapmanızda yarar var. Çünkü sıradan gözlüklerin aksine bu gözlükler son derece hafif, hareket ettiğinizde kaymıyor ve bir darbeyle karşılaştıklarında kırılarak tehlikeye yol açmıyor.

G-stringden uzak durun
İncecik bir ip parçasının normal günlerde kullanımının bile ne kadar sağlıklı olduğu tartışılırken, onu egzersiz sırasında kullanmak pek de doğru bir yaklaşım olmasa gerek. G-string iç çamaşırları egzersiz sırasında teri emmiyor ve tahrişe neden oluyor, bakterilerin dolaşımını kolaylaştırarak sistit gibi rahatsızlıklara neden oluyor. Bir de herkesin bildiği üzere pantolondan dışarı çıkarak nahoş bir görüntüye neden olmak gibi bir alışkanlıkları var! Bunun yerine, izsiz, nefes alan ve teri emen bir iç çamaşırı kullanın.

Ayakkabı alışverişine çıkın
Dansa gittiğiniz ayakkabılarla aynı zamanda koşuyor, incecik tabanlı babetlerinizle uzun yürüyüşlere mi çıkıyorsunuz? Ayaklarınızı yaptığınız spora uygun bir ayakkabı ile desteklemezseniz ayak sağlığınıza zarar verir ve kalça-diz eklemlerinde problemlere yol açarsınız.

Sertleşme sorunundan korkmayın

Sertleşme sorunu yaşayan hastaların tedavisi var. İlaç ve protez uygulayarak tedavi edilebiliyor.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Faruk Usta, sertleşme sorunu nedeniyle cinsel yaşamları son bulan erkeklerin artık bahaneleri nin kalmadığını belirterek, 'Sertleşme sorununuz var ise mutlaka tedavi ediyoruz' dedi.

Prof. Dr. Mustafa Faruk Usta, sertleşme sorunu yaşayan erkeklerin yüzde 86’sının bunu kimseyle konuşmadığını, yüzde 77’sinin ise tedavi için hiçbir şey yapmayıp kaderine razı olduğunu söyledi. Prof. Dr. Usta, "Günümüzde sertleşme sorunu sık rastlanan bir hastalık. 40 yaş üzeri erkeklerin yüzde 52’si belirli bir derecede sertleşme sorunu yaşamaktadır" dedi. Erkeklerin cinsel fonksiyon bozukluklarının ikiye ayrıldığını söyleyen Prof. Dr. Usta, "Yaşları 40 ile 70 yaş arasındaki erkeklerin 69.2’si erken boşalma ve sertleşme sorunu yaşamaktadır. Sertleşme sorunu yaşayan hastaların tedavisi var. İlaç ve protez uygulayarak tedavi edilen hastalar, mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor" diye konuştu.

3 TEDAVİ YÖNTEMİ

Sertleşme sorununun nedeninin ortaya çıkartılmasının ardından mutlak tedavi edilebildiğini belirten Prof. Dr. Usta şunları söyledi:

"Ağızdan alınan ilaç, penisin içine enjeksiyon tedavisi, ya da penis protezleri hastaların imdadına yetişiyor. Ağızdan alınan ilaçlarla başarı oranı yüzde 50- 70 arasında değişiyor. Enjeksiyon uygulamasında zorluklar olmasına karşın başarı oranı yüzde 50. Penis protezinde ise başarı oranı yüzde 100. Bu yöntemle hastanın cinsel organı ve yumurtalıklarına cerrahi müdahale ile protez yerleştiriliyor. Böylece hastaya mutlu bir yaşam imkanı sunuluyor."

'PROTEZ HER YAŞA TAKILABİLİYOR'

Penis protezinin, gerekli ve uygun durumda her yaştaki hastaya takılabildiğini kaydeden Prof. Dr. Mustafa Usta, "Genel durumu seks için uygun olan her hastaya protez ameliyatı yapılmasında sakınca yok. Hiçbir parçası dışarıdan görülmez ve tamamı vücut içindedir. 24 saat içinde işlem biter. Hasta evine döner. Ömür boyu kullanılır. Hasta orgazm olabilir. Meni boşalması olur" dedi.

DÜĞÜN PASTASI

Evlilik hazırlıkları yapan yakın bir arkadaşım hazırlıkların çoğunu tamamlamış fakat pasta konusunda kararsız kalmış. Hiç anlamam bu işlerden, o da bilir anlamadığımı :) Yapmayı bilmesem de yemeyi sevdiğimi biliyormuş en azından, pasta konusunda bana danıştı. Tabiki şu firmayla görüş şöyle iyiler, böyle lezzetliler diyecek kadar deneyimim yok pasta konusunda :) Ben de ona nasıl yardımcı olabilirim diye düşünürken, "nasıl olsa yaptıracak bir yer mutlaka bulur, en azından şekli şemali konusunda yardımcı olayım" dedim. İşte benim en beğendiğim en yenilesi pastalar :)







2013 İlkbahar/Yaz Trendi: Desenli Pantolonlar

    Bugün 2013 ilkbahar/yaz aylarının en büyük trendlerinden  desenli pantolonları ele alıyorum. Son zamanlarda sürekli ilkbahar/yaz trendlerini yazıyorum biliyorum. Sanırım nedeni beynimin kış aylarını yok sayması:) Aslında desenli pantolonlar geçen yıldan beri hayatımıza girmiş durumda. Hatta bu etki taytlara da sirayet etti. Dikkat etmişsinizdir, sokaklarda birbirinden farklı renk ve desenlerde taytlara fazlasıyla rastlar olduk.Ben de  ilk olarak tereddütle yaklaşmama rağmen bacaklarda desen olması fikrini çok sevdim. İşte bu yaz desenli pantolonlar tam anlamıyla pik yapacaklar.  Geçtiğimiz yıllara kadar desenleri yalnızca bluzlarda ve ceketlerde kullanmayı tercih ediyorduk. Fakat artık dikkatleri bacaklara çekmenin vaktidir:) Anlayacağınız bu yaz pantolonlar seslerini yükseltecekler.


   Ünlü markalar 2013 İlkbahar/Yaz koleksiyonlarında desenli pantolonlara fazlasıyla yer verdiler. Ben J.Crew'in çiçekli pantolonlarına ve İsabel Marant' a bayıldım doğrusu. İşte ünlü markaların koleksiyonlarından bazı desenli parçalar aşağıda.







    Desenli pantolonları giyerken dikkatli olmak gerekiyor. Özellikle bacakları kalın olan kadınlar daha küçük desenleri tercih etmeli. Ayrıca kış aylarında daha kalın kumaşlı yaz aylarında da ipek gibi daha ince kumaşlı desenler seçilmeli. Kombin yaparken de üst tarafta düz renkler tercih edilerek desenleri ön plana çıkarmak gerek. Fikir vermesi açısından desenli pantolonlar nasıl giyilmiş sokak modasına bir göz atmakta fayda var. 






    Resimler: Pinterest
    
    Ben özellikle floral desenli pantolonları çok seviyorum. Hazır indirim aylarındayken baharda da giyilebilecek desenli pantolonlardan bir kaç tane alıp kenara atmakta fayda görüyorum. Peki siz desenli pantolonları sevenlerden misiniz?

Favori "Yunus Emre Hoşgörü Koleksiyonu" Lansmanı

Favori'nin yeni hoşgörü temalı koleksiyonunu incelemek ve sizlerle paylaşmak  için taaaa fabrika binasına gittim, kıymetimi bilin.Yolculuk uzundu ama Selçuklu dönemi ölümsüz şairi Yunus Emre'nin sevgiye ve hoşgörüye bakış açısı bu koleksiyonun çıkış noktası olduğundan, ürünleri oldukça merak ediyordum.

Koleksiyon;kolye, küpe, yüzük, bileklik ve broştan oluşuyor.Sınırlı sayıda üretilen bu koleksiyonu siz de incemek isterseniz Favori mağazalarından ürünlere ulaşabilirsiniz.

30 Ocak 2013 Çarşamba

Bu sorun erkekleri sınıfta bıraktı

Dünyada, her dört kişiden birinde tedavi edilmesi gereken cinsel sorun olduğunun düşünüldüğü belirtildi.

Türkiye Psikiyatri Derneği Cinsellik ve Cinsel Sorunlar Bilimsel Çalışma Birimi Koordinatörü Uzman Dr. Ejder Akgün Yıldırım, “dünyada, her dört kişiden birinde tedavi edilmesi gereken cinsel sorun olduğunun düşünüldüğünü” belirterek, cinsel sorunların tedavisinde, bu alanda uzman bir psikiyatristten destek alınması gerektiğini bildirdi.

Dr. Yıldırım, “Geçmişten Geleceğe, Teşhisten Tedaviye Psikiyatri...” temasını içeren 45. Ulusal Psikiyatri Kongresi ve Cinsel İşlev Bozuklukları Sempozyumuna katılmak için geldiği Sheraton Otel'de cinsel sorunların yaş, cinsiyet gözetmeksizin her toplumda var olduğunu ve uygun tedavi alınmadığında ciddi sorunlara yol açabildiğini söyledi.

Türkiye'de cinsel sorunlarla ilgili tedavilerin ve tedavi olanaklarının yeterli olmadığını belirten Yıldırım, “Ülkemizde cinsel sorunlarla ilişkili psikolojik bozukluklar konusu kanayan bir yara” değerlendirmesinde bulundu. Yıldırım, cinsel sorunlarla ilgili tedavi merkezlerinin sayısının artırılması ve halkın ulaşabilirliğinin sağlanması gerektiğini ifade etti.
“Dünya genelinde her dört kişiden birinde tedavi edilmesi gereken bir cinsel sorun olduğunun düşünüldüğünü” belirten Yıldırım, “Yaygınlıklarına bakıldığında, kadınlarda cinsel tatminle ilgili sorunlar, erkeklerde ise sertleşme ve erken boşalma gibi konularda sıkıntılar ön plana çıkıyor. Bu sorunlar her üç erkekten birinde gözlenebiliyor” dedi. Yıldırım, dünya genelinde erkeklerde en sık karşılaşılan sorunun erken boşalma olduğunu ancak “Türkiye'de hekime başvuruda sertleşme sorunlarının ön plana çıktığını” kaydetti.

“TORUN SAHİBİ OLDUĞUNDA CİNSELLİĞİ YAŞAMASININ AYIP OLDUĞU DÜŞÜNÜLÜYOR”

Yıldırım, cinsel sorunların hekime gitmeden çözümlenemeyeceğini, utanma, töre, kınanma, yanlış değerlendirilme gibi kaygılarla saklanabildiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Türkiye'de de özellikle cinsellikle ilgili bazı tabuların olması, bu konuda yeterli ve doğru bilginin edinilememesi, baskıcı bir toplum yapısının, sorunların daha zor ve kişilerin kendi içinde yaşanmasına yol açabiliyor. Çocukluk döneminde cinsellikle ilgili olumsuz yaşantılar da erişkinlikte sorunların ortaya çıkmasında etkili oluyor.
Örneğin kadınlar arasında sık görülen vajinismusun (kadınlarda, cinsel birlikteliğe engel olacak şekilde kaslarda kasılma) Avrupa ülkelerinde yüzde 1'in altında görülürken, ülkemizde yüzde 8-12 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Cinsellik üzerine törelerin olması, bunun kadın üzerinde baskı yaratması, sorunun daha yoğun yaşanmasına neden olabiliyor.”

Sık karşılaşılan sorunlardan birinin de cinsel isteksizlik olduğunu ve bunun en çok kadınlarda görüldüğünü ifade eden Yıldırım, bu sorunun kimi zaman toplum tarafından da desteklendiği değerlendirmesinde bulundu. Yıldırım, “Kimi hastalarımız, torun sahibi olduğunda cinselliği yaşamasının ayıp olduğunu düşünüyor. Cinsellikle ilgili konuşmak ve istemek kimi zaman hor görülme nedeni olarak karşımıza çıkabiliyor. Bu tip yanlış cinsel inanışlar, sağlıklı cinselliğin yaşanmasını engelleyebiliyor” diye konuştu.

“İNTERNETTEKİ BİLGİLERLE ÇÖZÜM ARAYIŞINA GİDİLMEMELİ”

Cinsel problemlerin sadece bir kişinin sorunu olarak algılanmaması, bir çiftin mutluluğunu etkileyen önemli bir problem olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Yıldırım, “Bu, kişiye özgü bir sorun olarak ele alınmalı ve mutlaka hekime başvurulmalı. Kesinlikle arkadaş, yakın çevre, aile ile konuşularak çözümlenmeye çalışılmamalı. Özellikle hızlı bilgi akışının sağlandığı internetteki bilgilerle çözüm arayışına gidilmemeli” uyarısında bulundu.

Yıldırım, cinsel sorunların mutlaka uzman hekim danışmanlığında çözümlenmesi gerektiğini belirterek, birçok cinsel sorunun basit bilgilendirmelerle ortadan kalktığına işaret etti.

Cinsel sorunlar için öncelikle psikiyatri uzmanına başvurulması gerektiğini ifade eden Yıldırım, psikiyatristlerin ihtiyaç duyduğunda jinekoloji ya da üroloji gibi diğer branş uzmanlarından yardım alabileceğini kaydetti.

Yıldırım, “Özellikle cinsel tedavinin, alanında uzman bir psikiyatrist tarafından yapılması, sorunun kalıcı hale gelmeden çözümünü kolaylaştıracaktır. Çünkü tanı sistemlerinde cinsel sorunlar, psikiyatrik tanı sistemleri içerisindedir. Ayrıca, bu sorunlar sadece tıbbi değil, sosyal bir sorundur. Cinsel sorunlar, kişilik bozulmasına, aile içi sorunlara, suçlamalara yol açabilmekte, kimi zaman töre cinayetlerine kadar uzanabilmektedir” dedi.

Sorunlar halledilmediğinde, çiftlerin birbirlerinden uzaklaşabildiğini ve birbirlerine uygun olmadıklarını düşünebildiğini dile getiren Yıldırım, “Oysaki bu sorun doğru iletişim ile halledilebilecektir. Yanlış bir tedavi, kişileri umutsuzluğa sürüklemektedir. Bunun için de psikiyatrist desteği şarttır” uyarısında bulundu.

Yıldırım, tedavide kişilerin psikiyatrik açıdan da değerlendirildiğini, sonrasında çiftlere doğru iletişim biçiminin kullanılmasının öğretildiğini, diğer aşamada ise 8-12 haftayı bulan cinsel terapi uygulamalarının yapıldığını ve belirli egzersizlerin önerildiğini söyledi.

Sağlıklı saçlar için önemli ipuçları

Sağlıklı saçlara sahip olmak, kadın erkek herkes için çok önemli. Basit tüyolarla saçlara gerekli özen gösterildiğinde sağlıklı saçlara kavuşmak ise çok kolay!

Saçtaki kırılmalar, matlaşma ve pullanmalar, çevresel faktörlere, beslenme alışkanlıklarına ve yanlış uygulamalara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Gerekli özeni gösterirseniz sağlıklı saçlara kavuşmanız ise kısa sürede mümkündür.

Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Tuğba Türe, “Saç sağlığının korunması için yapılması gerekenler” hakkında bilgi verdi.

Sağlıklı beslenme, sağlıklı saçların altın kuralıdır
Öncelikle saçların kökünden beslendiği unutulmamalıdır. Dışarıdan uygulanan ürünler saçlara sağlık getirmez. Saçlar için gerekli olan vitamin ve mineraller ancak kan yolu ile saç köklerini besleyebilir.

Demir, çinko, vitamin B12, folik asit ve biotinden zengin beslenmek saç sağlığı için gereklidir. (Kırmızı et, yumurta beyazı, kurubaklagiller…)

Dengeli ve düzenli beslenmek, antioksidan yiyecekleri (sebze, meyve vb..) gerektiği kadar tüketmek, düzenli uyku ve stresten uzak durmak saç sağlığı için önemlidir. Dermatoloji uzmanına danışmadan saç sağlığı için önerilen ilaçların kullanılması doğru değildir.

Saç boyası ve jöle saçların zayıflamasına, kırılmasına ve matlaşmasına neden olabilir
Saç boyası, renk açıcılar, jöle, köpük, sprey gibi kozmetik ürünlerin bilinçsiz kullanımı saçlara zarar verebilir. Saç şekillendirici ürünler sık kullanımda ve saçtan temizlenmediğinde saçta kalıntı oluşturarak saç tellerinde zayıflama ve kırılmalara neden olabilir.

Hergün yıkamak saça zarar verir
Saçlar gün aşırı ve ılık su ile yıkanmalıdır. Ayrıca ikisi bir arada ürünler yerine şampuan ve saç kreminin ayrı ayrı uygulanması daha doğru olacaktır. Saç kreminin saç uçlarına sürülmesi yeterlidir.

Sıcak fön kullanmayın
Saçların kaba ve sert bir biçimde taranması saçları yıpratabilir. Eğer kuru ve zor taranan saçlara sahipseniz durulanmayan bakım ürünlerini kullanarak saçlarınızı koruyabilirsiniz. Ayrıca saçlar kurutulurken ve şekillendirirken çok sıcak uygulamalardan kaçınılmalıdır.

Saçınızı sıkı toplamayın
Özellikle alın bölgesinde bant şeklinde görülen saç dökülmelerinin en sık sebebi sıkı toplanmış saçlardır. Bu tarz uygulamalar, zaman içerisinde kıl köklerinin zarar görmesine ve saç kayıplarına neden olabilir.

İhanete uğrayınca hayata küsmek yanlış

Kocanızın size ihanet ettiğini öğrendiniz. Elbette bu durum her kadın için bir yıkımdır. Ancak sakın hayata küsmeyin ve sadece ne yapacağınıza karar verin.

Geç saatlere kadar uzayan toplantılar, cep telefonlarına gelen gizli saklı çağrılar, birden değişen alışkanlıklar… Tüm bunlar bir bunalımın işareti mi, yoksa ilişkinizde bir üçüncü kişi mi var? Hiç kimse kabul etmek istemese de, birçok kişi aldatan veya aldatılan olarak, ihanetin bir tarafında yer alır. Eğer aldatılan kadın tarafındaysanız, bunu hayatın gerçeklerinden biri olarak kabul etmeyi öğrenmeniz gerekiyor. Bunu kabullenmek istemezseniz, başına geldiğinde uzun süre acı çekmeye mahkûmsunuz demek.

Son olarak derin bir nefret
İhanete uğradığını öğrenen kadınlar genelde benzer tepkiler verir. Önce büyük bir öfke, ardından hayal kırıklığı ve son olarak derin bir nefret hisseder. Çoğu zaman diğer kadının tanıdık olması, eşinin ilişkisinin herkes tarafından biliniyor olması ya da uzun süredir devam etmesi, durumu ağırlaştıran faktörlerdir. Yaşananlar ne kadar acı olsa da, önemli olan artık karar vermeniz gerektiği gerçeğidir. Ya ilişki sürecek, ya da bitecek. Seçim hangisinden yana yapılırsa yapılsın, öncelikle sakin davranmalı ve çözüme yönelik çareler aranmalı.

Kesinlikle baskı yapmayın
Ayrılmak istemiyorsanız, partnerinizin ve kendinizin hatalarını gözden geçirin. İleride neyi daha iyi yapabileceğinizi konuşun. Tüm süreç boyunca sakin kalmaya çalışın. Eşinizle yakın olmaya özen gösterin. Onu hala sevdiğinizi ve ona ihtiyacınız olduğunu bilmesine izin verin. Ona baskı yapmayın. Dostu olduğunuzu ve geçmişte yaşanan güzel günlere geri dönebileceğinizi ona hissettirin.

Kadınlar neden ayrılmaz?
Birçok kadın eşinin ihanetine rağmen ilişkisini sürdürmeyi tercih ediyor. Özellikle maddi bağımlılık, çoğu zaman kadınların boşanmamalarının en önemli nedenleri. Bunun dışında etkili olan sebepler ise:
- Çocukların geleceği ile ilgili kaygılar.
- Eşinden bağımsız bir kişiliğe sahip olamama.
- Sosyal statüyü kaybetmeme isteği.
- Aile veya çevre baskısı.
- Her erkek yapar düşüncesi.

Tehdit etmek çok yanlış
Barışmak niyetinde olan birçok kadın, öfkesine yenik düşüp, duyduğu kızgınlıkla eşini çeşitli araçlar kullanarak tehdit eder. Bunların başında çocuklar gelir. “Çocukları bir daha göremezsin” gibi tehditler size dönmek isteyen bir erkeği daha çok uzaklaştırabilir. Çocuklarınızı veya çevrenizi eşinize karşı kışkırtmayın. Bu durum hem eşinizin dönmesini zorlaştırır hem de ileride ilişkiniz düzeldikten sonra sizi rahatsız eder. Kendinizi biraz geri çekin. Kartlarınızı açık oynayın ama gizemli bir yanınızın kalmasına dikkat edin. Erkekler meraklıdır ve keşfetmeye bayılır. Geçmişe, sevginize veya çocuklara rağmen kararınız ayrılmaktan yana ise, mal paylaşımı ve varsa çocukların velayeti konusunda anlaşmaya çalışın.

Bahaneler var, açıklama yok
Psikiyatri uzmanlarına göre ilişkinin kötü gitmesi aldatma nedenlerinden sadece biri. Çünkü erkekler mutlu oldukları halde ihanet edebilirler.
- Erkek hiperseksüel olabilir ve bundan dolayı sürekli eş değiştiriyordur.
- Bağımlılık yaratan maddelerle sıkıntılarını aşmaya çalışanların yanı sıra, bunu çapkınlıkla da yapanlar var.
- Hayatının genelinde başarısız olan kişiler, eşlerini aldatarak kendilerini bu şekilde avutmaya çalışabilir.
- Manik hastalıklar cinsel istek üzerinde etkili olup, aktif davranışlara itebilir.
- Başkalarına duyulan özenti ihanete neden olabilir.
- Yaşın ilerlemesi ile birlikte andropoz döneminde aldatmaya meyil artabilir.

Kış uykusuna çekilmeyin ama

Uzmanların kış için yaptığı tavsiyeleri uygularsanız, güneşli günleri mutlu ve sağlıklı bir şekilde karşılayabileceksiniz. İşte uzmanların kıştan etkilenmemek için önerileri…

1. Mutluluk şapkasını asla unutmayın
Uzmanlara göre insan vücudu 18 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda kendini iyi hisseder. Hava sıcaklığı 18 derecenin altına iner inmez ise; ilk sinirlilik işaretleri ortaya çıkmaya başlar. Soğuk havalarda mutlu hissetmenin sırrı sıkı giyinmektir. Kışın asla şapkasız dışarı çıkılmamalı; çünkü insan vücudu en çok başından sıcaklık kaybeder.

2. Korunduğunuzdan emin olun
Uzun gecelerde aşka daha fazla vakit ayırmak ve hamile kalmak istemiyorsanız, doğum kontrol yöntemlerini titizlikle uygulayın. Kıs yılın en doğurgan dönemidir. Daha uzun süren karanlık, yumurtlamayı canlandıran hormonların seviyesini arttırır. Sonuç? Daha düzenli bir yumurtlama, daha büyük ve sağlıklı yumurtalar… Aynı şekilde erkeklerin spermleri de kışın daha kuvvetlidir. Doğurmaya niyetiniz yoksa, aralık-şubat dönemine dikkat: Hamilelik olasılığı bu aylarda oldukça yüksek.

3. Erken yemek yiyin
Yapılan araştırmalara göre; sabah kahvaltısını atlamazsanız, kışın hasta olma riskiniz yarı yarıya iner. Sabahları on dakikayı kahvaltıya ayırmak sizi kötü sürprizlerden korur. “Minide Foods” (Sihirli Yiyecekler) adlı kitabın yazarı Anna Selby ise; sağlıklı bir kış geçirmenin formülünü bulmuşa benziyor: “Mascarpone peynirine bal ve rendelenmiş limon kabuğu karıştırın. Elde ettiğiniz karışımı bir dilim ekmeğe sürün ve her kahvaltıda onu mutlaka yiyin.”

4. Ellerinizi yıkayın
Pennsylvania Üniversitesi’nde yapılan araştırmalara göre; kışın elleri sık yıkamak grip ve soğuk algınlığına neden olan mikroplara karşı oldukça etkin bir yöntem. Ellerinizi yıkamayı unutmamak için işyerinizde ufak hatırlatma notları yapıştırabilirsiniz. Ihlamur özlü sabunlar ve bazı mikrop öldürücü sabunlar kış hijyeni için daha etkilidir.

5. Kış uykusuna çekilmeyin
“Be Yourself (Kendiniz Olun) adlı kitabın yazarı Lynda Field’e göre; kışla ilgili yapılan en büyük hata, kışı bir dinlenme mevsimi olarak görmektir: “Doğada kış bir uyku değil, tam tersi, bir hazırlıktır. İnsanlar için de kış bir hazırlık anlamına gelmeli. Yeni yıl için planlar yapılmalı, değişimler için ilk adımlar atılmalı.”

6. Şekere dikkat
Psikologlar, aşırı şeker tüketimine eğilim gösteren kişilerin kış depresyonuna yakalanma riskinin daha fazla olduğunu belirtiyor. Aşırı şeker tüketimi, insanın enerji seviyesini düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda bağışıklık sistemini olumsuz etkiliyor. İdeal bir şeker tüketimi, günlük 40 gramı aşmamalı. Bu dengeyi aşmamak için, şeker ihtiyacı duyulduğunda, kek ve bisküvi yerine doğal şeker içeren meyvelere yönelmeli.

7. Duruşunuzu kontrol edin
Soğuğun etkisiyle, kışın vücut duruşunu sık sık bozarız. Soğuktan korunmak için omuzlar iner, sırt kamburlaşır, baş omuzlar arasına gömülür. Bu yanlış pozisyon boyun ve sırt için son derece zararlı ve oldukça şiddetli ağrıları da beraberinde getirir. Vücut duruşunuz her bozulduğunda, omuzlarınızı geriye çekip, duruşunuzu düzeltin.

8. Mutlu kalın
Yapılan son araştırmalar, mutlu kişilerin grip ve soğuk algınlıklarına daha az yakalanmakla kalmayıp hastalıkları da daha hafif atlattıklarını gösteriyor. Sizi mutlu eden üç faktör belirleyin ve bunları asla aklınızdan çıkarmayın.

9. Spor yapın
Egzersiz yapmayı kışın bir alışkanlık haline getirmelisiniz. Egzersiz yaparsanız, kendinizi daha enerjik hissedersiniz, bağışıklık sisteminiz daha iyi çalışır, soğuğu daha az hissedersiniz. Günler kısaldıkça, egzersize ayrılan vakit de kısalır ve insanlar yağlı besinlere yönelir. Programınızı yeniden yapılandırın ve kış için sporu bir alışkanlık haline getirin. Sloganınız: “Salona gitmeden, eve gitme” olmalı.

10. Cildinizi nemlendirin
Soğuk hava ve merkezi ısıtma sistemlerinin etkisiyle cilt kışın doğal nemini kaybeder. Cildinizin kurumasını engelleyen bir nemlendirici kullanmalısınız. Aynı zamanda, evin belirli yerlerine suyla dolu kaplar yerleştirerek, havanın nemini yeniden kazandırmalısınız.

11. Güneşi arayın
Kışın güneş ışığının daha az olması, insanın sağlığını olumsuz etkiler. Duygusal rahatsızlıklarla birlikte, insanların çoğu enerji eksikliğinden yakınır. Işık yetersizliği, beyindeki bazı hormonların aktivitesini etkileyip, insanların enerji seviyesini düşürür. Kışın enerjinizi kaybetmek istemiyorsanız, öğle saatlerinde dışarı çıkmalısınız. Kapalı yerlerde kalmak mecburiyetindeyseniz, cam kenarlarında oturun ve perdeleri açın.

12. Pozitif insanlarla takılın
Negatif insanlar sizin de ruh sağlığınızı bozabilir. Bioenerji uzmanı Fiona Slatter, “Biriyle konuşurken, size negatif enerji verdiğini hissediyorsanız, elinizi göğsünüzün ortasına koyun. Negatif enerjinin size geçmesini engelleyeceksiniz” diyor.

13. Arı gibi olun
Bir kaşık bal her zaman iyi gelir. İçerdiği glukoz ve fruktoz kan dolaşımına hızla geçip, enerji kaynağı oluşturur. Nemi çekip, muhafaza ettiği için, bal cilt kuruluğuna da çok iyi gelir (Madonna da, Kylie Minogue da bunu uyguluyor). Kış için ideal bir maske hazırlamak istiyorsanız, bir çorba kaşığı bala, bir yumurta akı ve 1-2 çorba kaşığı gliserin ekleyip, çeyrek bardak unla karıştırın. Cildinize uyguladıktan sonra, on dakika bekletin ve ılık suyla durulayın.

14. Kötü bir ev sahibi olun
Dirençli bir vücut virüs ve mikroplara iyi ev sahipliği yapmaz. Sağlıklı ve dayanıklı bir vücut için kalsiyumu ve magnezyumu unutmamalısınız (yeşil yapraklı sebzelerde, balık ve süt ürünlerinde bulunur). Bu iki mineral hücreleri virüslere karşı güçlendirir. A vitamini de çok önemli (ciğer, havuç, portakal ve sarı renkli sebze ve meyvelerde bulunur).

15. Aynaya bakın
Bağışıklık sistemi sorunları, yüzden kolayca okunabilir. Gözlerin burunun yanındaki köşelerinde oluşan mavi/siyah renk, zayıf bir bağışıklık sistemine işaret eder. Bu işareti fark ederseniz, meyve ve sebze tüketimine ağırlık verin, dinlenin ve stresten uzak durun.

16. Sevişmeyi ihmal etmeyin
Uzun kış gecelerinde sevişmekten daha yararlı yapılacak ne var? Haftada en az bir kez seks yapan insanlarda ‘Imunoglobin A’ denilen ve enfeksiyonlara karşı koruyan bir madde daha çok oluyor. Hiç seks yapmayan veya haftada 3 defadan fazla yapan kişilerde, bu madde düşük seviyelerde seyrediyor. Yani, sevişin, ama dozu kaçırmayın!

17. Hayal edin
Ruhunuzu ısıtacak hayaller kurun. Kendinizi bir sahilde hayal edin. Hafif bir rüzgar saçınızı okşarken, güneş vücudunuzu ısıtıyor ve huzurlusunuz.

18. Sisteminize yardım edin
Hasta olmayıp, devamlı üşüyorsanız, sorununuz hatalı bir dolaşım sistemi olabilir. Dolaşım sisteminin en iyi dostu zencefildir.

19. Bir hedef belirleyin
Kariyerle, aşkla veya sporla ilgili, hedefiniz ne olursa olsun, gerçekçi olmalı. Planınızı iyi yapın ve onu adım adım uygulayın.

20. Yünden kaçının
Alerjik biri misiniz? Avustralya’da yapılan araştırmalar, yünde bulunan ve alerjileri tetikleyen bazı maddelere dikkat çekiyor. Sorununuz hayvan tüyüyse, yünden uzak durup, pamuklu giysileri tercih edin. Yoksa, bütün kışı burnunuzu çekerek geçirme ihtimaliniz yüksek!

21. Sosyal bir kelebek olun
Ne kadar sosyal olursanız, o kadar az hasta olursunuz (arkadaşlık stresi azalttığından olmalı). Soğuk algınlığı virüsü bir grup kişiye verilerek yapılan bir araştırmaya göre, arkadaşlarla ve aile mensuplarıyla daha sık görüşen kişilerde hastalık belirtilerinin daha az görüldüğü ortaya çıkmış.

22. Magnezyuma dikkat
Magnezyum enerji seviyesini ve ruh sağlığını ayakta tutan bir mineraldir. Besinlerden enerji alınmasını sağlar. Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir ve kan basıncını ayarlar. Ne yazık ki, yedi kadından birinde magnezyum eksikliği var. Magnezyumu yeterli miktarda bulundurmak için, beslenmenizde yeşil sebzelere, ceviz, balık ve deniz ürünlerine, çekirdek, kuru ve taze meyvelere yer verin.

23. Saçınıza özen gösterin
Soğuk havanın, sürekli taktığınız şapkanın saçlarınızı kötü etkilemesine izin vermeyin. Saçınıza bakım yapacak, canlı, parlak ve sağlıklı olmasını sağlayacak bakımlar uygulayın.

24. Bahçıvanlığı unutmayın
Sırf kış olduğu için bahçenizi unutmayın. Eldivenlerinizi takın ve arada sırada bahçenize inin. Son araştırmalar, toprakla, çiçeklerle uğraşmanın kan basıncını düşürdüğünü ve beyin aktivitesini hızlandırdığını gösteriyor. İşte kış depresyonuna ideal panzehir!

25. Bir parti planlayın
Hiçbir madde size hitap etmiyorsa ve hâlâ kıştan nefret ediyorsanız, kışın beraberinde getirdiği bazı güzel anları düşünün (yılbaşı, sevgililer günü vs). Güzel bir parti organize edip, hem eğlenin hem enerji kazanın.

Kansızlığı olan yaşlıların düşme riski artıyor

Kansızlık, yaşlılarda fiziksel aktiviteleri gerilettiği gibi kas gücünü de zayıflatıyor. Kansızlığı olan yaşlılar, olmayanlara göre üç kat daha fazla düşme riski ile karşı karşıya kalıyor. Bu hastalarda kırık vakası da artıyor.  

Seksen beş yaşın üzerindeki her üç erkekten ve her beş kadından birinde kansızlık bulunduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öktenli, kansızlığın bir hastalığın habercisi olabileceğini, vücut fonksiyonlarında bozulma ve gerileme yaratacağını belirterek, mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini söylüyor.

Araştırmalar, hemoglobin düzeyi 11’in altında olan yaşlılarda yaşam kaybı riskinin, kalp krizi ya da kalp yetmezliğine bağlı riskten daha yüksek olduğunu ve kansızlığın fiziksel durumu daha fazla bozduğunu gösteriyor. Kansızlık, başka hastalıklar veya cerrahi müdahaleler için hastaneye yatan hastaların tedavi sürelerini de uzatıyor.

Belirtilere dikkat!

Kansızlığı olan yaşlı bireylerde en sık görülen şikayetler; solukluk, halsizlik, yorgunluk, en hafif günlük aktivitelerde nefes darlığı ve çabuk yorulma, baş dönmesi, bayılma, kulak çınlaması, çarpıntı ve baş ağrısı olarak kendini gösteriyor. Kansızlık, fiziksel performansta ciddi azalmalara yol açarken, kas gücünü de azaltıyor. Kansızlığı olan yaşlılar, olmayanlara göre üç kat daha fazla düşme riski ile karşı karşıya kalıyor ve bu hastalarda kırık vakası da daha fazla görülüyor.

Kansızlık nedenleri…

Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Çağatay Öktenli, beslenme yetersizliği ve mide-barsak sisteminden kaynaklanan kanamalar başta olmak üzere, birçok kronik hastalık ve kanserlerin kansızlık nedeni olabileceğini belirterek, şunları söylüyor: “Hemoroidler, barsaklardaki polip veya divertiküller, bazı ağrı kesici ve romatizma ilaçları ile aspirin kullanımına bağlı mide-barsak kanamaları demir eksikliğine bağlı kansızlık nedenleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Yaşlı erkeklerde azalmış testosteron düzeyi de kansızlığın sorumlusu olabilirken, kas erimesi ile kansızlık arasında da yakın ilişki olduğu gözleniyor.”

Tedavide amaç eksik olanı yerine koymaktır

“Yaşlılarda yeterli ve dengeli beslenme, diğer birçok konuda olduğu gibi kansızlığın önüne geçilmesi için de esastır” diyen Prof. Dr. Öktenli, açıklamasını şöyle sürdürüyor: “Tıbbi tedavide prensip,  eğer varsa kan kaybına neden olan problemi çözmek ve eksik olanı yerine koymaktır. Demir eksikliği olan yaşlı hastaların mide-barsak sisteminden kan kaybı olup olmadığını kontrol etmek için gastroskopi ve kolonoskopi yapılması uygun olur.

Demir eksikliğine bağlı kansızlıklarda ağızdan demir preparatları kullanılarak tedavi mümkündür. Kansızlığın derin olduğu durumlarda demir preparatları ile tedavi süresi çok uzar. Bu nedenle damardan uygulanan demir preparatları kullanılabilir. Folat eksikliği de ağızdan alınan folat içeren ilaçlar ile tamamlanabilir. Ancak, vitamin B12’nin mide-barsak sisteminden emilimi çok iyi olmadığı için kas içine enjeksiyon formunda kullanılması daha uygundur.”

2013 İlkbahar/Yaz Gözlük Modası

    Bugün benim olmazsa olmaz aksesuarım gözlüklerden bahsedeceğiz. Ben yaz kış ayırt etmeksizin güneş gözlüksüz sokağa adım atmayanlardanım. Bu yaz nasıl gözlükler moda olacak şöyle bir inceleyim dedim ve bu yazın gözlük modasını ele aldım. Biz hala kış aylarının ortasındayız ancak malumunuz, ilkbahar/yaz trendleri çoktan belli oldu. 2013 yazında gözlerimiz şenlenecek desem yeri. Çünkü bu yıl çeşitli renklerde, desenlerde ve şekillerde gözlükler takacağız. Bu yıl gözlükler konusunda klasik tercihlerden sıyrılmanın tam vaktidir diye düşünüyorum:) Lafı fazla uzatmıyorum ve bu yılın 10 maddelik gözlük trendleri dosyasını açıyorum.

1. Yuvarlak Gözlükler: İşte benim son zamanlardaki takıntım round yani yuvarlak gözlükler. Metal çerçeveli, kemik, renkli, desenli .. Bu yaz sokaklarda en çok karşılaşacağımız gözlük modeli bu olacak. Yuvarlak gözlük konusunda tereddütleriniz varsa, hemen onları halının altına süpürün. Çünkü bu yaz round gözlüksüz geçmez:)


2.Aynalı Gözlükler: İşte bu yaz en az round gözlükler kadar karşımıza çıkacak ve benim çok sevdiğim bir diğer trend: aynalar:) Narsizmde son boyut, artık karşınızdaki konuşurken kendinizi rahat rahat göreceksiniz:) Ben bu aynaları en çok pilot gözlüklere yakıştırıyorum. Henüz yaz gelmeden bu aynalı gözlüklerden de edinmek gerek.


3.Büyük Gözlükler: Büyük gözlükler bir kaç sezondur hayatımızda olan bir trend. Ancak yüzü küçük olanların    kesinlikle uzak durması gerek. 


4.Dekoratif Çerçeveler: Tasarımcılar bu sezon gözlükler hayalgüçlerini fazlasıyla zorlamışlar. Günlük hayatta kullanmak ne kadar mümkün bilmiyorum ama bu gözlüklerin birer tasarım harikası olduğuna eminim:)


5.Geometrik Çerçeveler: Gözlük modasında yeni bir akım daha başlıyor. Geometrik çerçevelerle hem farklı hem de çok şık görünebilirsiniz. Ben özellikle renkli olanları çok sevdim.


6. Kalın Çerçeveler: Gözlüğümle tüm dikkatleri üzerime toplamak istiyorum diyorsanız bu trend tam size göre:) Renk renk bu kalın çerçeveler kesinlikle çok iddialı.


7. Kedi Gözü: Bir kaç sezondur hayatımızda olan bu trend bu yaz tam anlamıyla zirvede olacak. Gözlükte klasik modellerden sıkılanlar bu yıl kedi gözlüklerini denemeli.


8.Koruyucu Gözlükler: Bu trend günlük kullanıma uygun mudur yorumu size bırakıyorum. Zira,bu gözlükleri takıp sokağa çıktığınızda kaynakçı muamelesi görebilirsiniz:) 


9.Renkli Gözlükler: Artık yalnızca çerçeveler değil gözlük camları da renklenecek. Aşağıdaki Guccilerden bir tane olsa fena olmaz diye düşünüyorum:)


10.Desenler: Dümdüz çerçeveler yerine bu yıl desenlilere bırakıyor. Hayvan desenleri, yılan desenleri, floral desenler ve dahası bu yıl yüzümüzü süsleyecek. 

    Resimler: Pinterest, millionlooks, telegraph.uk
   
   Gördüğünüz gibi bu yazın gözlük trendleri oldukça renkli ve farklı.  Yukarıda da belirttiğim gibi benim bu trendlerden favorim yuvarlak, aynalı ve renkli olanlar. Her ne kadar trendler koleksiyonları belirlese de gözlük alırken önemli olan size  yakışanı seçmektir. Yüz şekli, ten rengi ve saç rengi gibi gözlük alırken dikkat etmek gereken kriterler vardır. Peki siz bu trendlerden en çok hangisini beğendiniz?















NUTELLA'LI BROWNIELER

Geçen haftasonu Uludağ'daydık ufak bir kaza geçirdim 3 gündür evde yatıyorum. Nedenini merak edenler Uludağ yazım buradaMalum çalışmaya alışmış insanlarız. Hem evde sıkıntıdan patlarken hem de diyette olmam nedeniyle irademle savaşırken irademi oldukça zorlayacak bir tarifle karşılaştım yabancı sitelerden birinde. Evet başlıktan da anladığınız üzere Nutella'lı Brownie. Hmmm 3-4 ay oluyor sanırım Nutella yemeyeli  :) Gerçekten tarifi okurken ağzım sulandı. Hem ayağa kalkamamam hem de diyette olmam nedeniyle ben şimdilik bu tarifi deneyip afiyetle yiyemeyeceğim fakat aranızda mutlaka denemek isteyenler olacaktır :) Amme hizmeti olsun tarifi verelim :)

Malzemeler (5-6 cupcake için)

* 150 gr Nutella
* 1 adet yumurta
* 55 gr (Yaklaşık 5 çorba kaşığı) un

Hazırlanışı

Önce yumurta ile nutella çırpılır. Daha sonra un ilave edilip parça kalmayana dek çırpılır. Karışım cupcake kalıplarına bölünüp önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında 10-12 dk pişirilir. Piştiğinde fırından çıakrtılıp 5-10 dk soğumaya bırakılır. Hmmm sonra afiyetle yenir :) Görüntüsü de böyle bir şey...






29 Ocak 2013 Salı

Trend: Dolgu Topuk Sneakers

    Bugünkü postumu ibretlik olsun diye hazırlıyorum. Neden mi? Siz siz olun moda konusunda büyük konuşmayın demek için tabi ki:) Çünkü şu anda bahsettiğim trende ilk olarak " O ne yaa? Topuklu spor ayakkabı mı olurmuş?" deyip, şu anda ölüp bitmekteyim. Neden bahsediyorum tabi ki; dolgu topuk sneakerslardan. Bu ayakkabılar bana göre modanın en büyük keşiflerinden biri. Hem topuklu, hem spor hem de rahat:) Şimdi bu güzelliklere hayran olmayalım da ne olalım dimi? Bu trendi sevenler çok seviyor sevmeyenler de nefret boyutunda. Ancak son zamanlarda görüyorum ki sneakerslara bayılanların sayısı her geçen gün artıyor. Bu ayakkabıların öncüsü İsabel Marant diyebiliriz. Zaten ünlüler de İsabel Marantları ayaklarından düşürmüyorlar. Ancak birçok marka artık bu wedge sneakersları üretiyor. Biz Türkiye' de Zara, Stradivarius, Topshop, Bambi, H&M, Nine West, Pull and Beer, Aldo ve River İsland gibi daha birçok markada bulabiliriz. Şahsen ben bir adet siyahlarından edindim ve ayaklarımdan düşürmüyorum. Onlar benim bebeklerim oldular:)



    Ünlüler de benim gibi düşünüyor olsalar gerek ki, ayaklarından sneakersları düşürmüyorlar. Ünlülerin en çok tercih ettikleri marka ise İsabel Marant. Bu ayakkabının renklisini almaya ben cesaret edememiştim ama Miranda Kerr'in kırmızı İsabel Marantları o kadar güzel ki:) Deri skinny ile de harika olmuş.Bir de Gisele' in siyah beyaz sneakerslarını beğendim. Bakın ünlüler sneakersları nasıl giymişler?





    Sokak modası da sneakerslarla dolup taşıyor. Sneakerslar taytlarla, skinny pantolonlarla, eteklerle ve elbiselerle.. kısacası herşeyle kombinlenebiliyor. Ama ben en çok tayt ve skinny pantolonlarla yapılan lookları beğeniyor ve tercih ediyorum. Bu ayakkabılar yapısı gereği ayakta biraz hacimli görünüyor. O yüzden üstü dar tutmakta fayda görüyorum. İyi hoş da bu ayakkabılar nasıl giyilir diyenler için de ilham olur diye sokak modasından görüntülere yer verdim. Bakalım sokaklarda sneakerslar nasıl giyilmiş.




    Kaynak: nytimes,stylebistro,fabsugar,fashiontag
 
   Gördüğünüz gibi sneakers modası sokaklarda ve ünlülerin dünyasında hız kesmeden devam ediyor. 10 yıl sonra tanrım biz bu ayakkabıları nasıl giymişiz der miyiz bilmiyorum ama ben bu trende bayılıyorum. Size de en acilinden bir adet sneakers edinmenizi öneriyorum.:)
 
Copyright © 2013 MODA DÜKKAN
Design by MODADUKKAN | MODA
    Twitter Facebook Google Plus Vimeo Flickr YouTube