POPULER YAYINLAR

26 Aralık 2011 Pazartesi

Uyku Gözlüğü Dikiyoruzzzzz!

Bugün Meloma uyku gözlüğü dikmeye karar verdim... Ben çok severek yaptım, eminim siz de yaparken çok eğleneceksiniz. Ben sonuçtan memnunum, bakalım Melin yarın görünce ne tepki verecek sürprizime.

Önce bir kağıda bu kalıbı çıkarıyorsunuz ki gerçekten kolay!


Daha sonra kalıbı çift kat kumaşın üstüne koyup kalemle kalıbın etrafını çizin. Dikiş payı bırakarak kumaşı kesin.


Kumaşı tersten ister dikiş makinesinde ister elinizde dikin. Ancak bir parmak boşluk kalacak şekilde bir kısmı, kumaşı düz çevirmek için dikmeyin. Sonra lastiğin tek tarafını dikin. 


Kumaşı çevirdikten sonra kalan yeri de dikin. Son olarak lastiği başınıza göre ayarlayıp diğer kenarlarını da dikin. İsterseniz benim gibi kurdele de ekleyebilirsiniz. Kullanmaya başlamadan önce ütülerseniz daha düzgün duracaktır.

Veee işte sonuç!


*Merve*

"Labirent" vizyonda!


Başrollerini Meltem Cumbul ve Timuçin Esen’in paylaştığı, Tolga Örnek’in merakla beklenen yeni filmi “Labirent” 23 Aralık’ta izleyici ile buluştu. Çekimleri Mardin, İstanbul ve Frankfurt’ta gerçekleşen Labirent, yüksek temposu, ilginç senaryosu ve muhteşem kadrosu ile bu yılın en iddialı yapımlarından biri.
Senaryosunu Tolga Örnek’in yazdığı polisiye - aksiyon türündeki filmde başrol oyuncularına, Sarp Akkaya, Rıza Kocaoğlu, Ozan Bilen, Umut Kurt, Erdal Küçükkömürcü, Yurdaer Okur, Melike Güner, Cem Bender, Aslıhan Gürbüz ve Altan Gördüm gibi önemli oyuncular eşlik ediyor.


Filmin konusu
İstanbul'da kalabalık bir caddede büyük bir patlama meydana gelir. 30'u Amerikalı, 5'i İngiliz, 95 kişi ölür. Bu katliam Türkiye'den Londra ve Washington'a şok dalgaları halinde yayılır. Yeni kurulmuş olan bir terör örgütü saldırıyı üstlenir. Bu patlama yalnızca bir başlangıçtır. Labirent, bölgedeki tek demokratik Müslüman ülke olan Türkiye'yi kaosa sürükleyecek ve Orta Doğu'daki hassas dengeleri bozacak ikinci ve daha acımasız bir saldırıyı önlemek amacıyla Türk İstihbaratı tarafından yürütülen operasyonun kod adıdır. İlk saldırıdan sonra Türkiye, teröristler ve Türk, Amerikan ve İngiliz istihbarat teşkilatlarının savaş alanı haline gelir. İstanbul'dan Mardin'e, Frankfurt'tan Kuzey Irak'a uzanan bu mücadelede herkesin kendine ait bir gündemi vardır. Hikâye, bir grup Türk istihbaratçısının ve onların terörist örgütü durdurma çabaları üzerine kuruludur. Bu grup Fikret ve Reyhan adlı iki istihbaratçı tarafından yönetilir. Fikret, hayatında işinden başka hiçbir şeyi olmayan yalnızlığı seçmiş bir istihbaratçıdır. Reyhan ise ülkenin en iyi istihbaratçılarından biri olmasının yanında aile hayatıyla kariyeri arasındaki dengeyi korumaya çalışan bekâr bir annedir. Fikret açıkça dillendiremese de ikisinin ortak mücadeleleri ve yaşadıkları zorluklar onları bir araya getirir.
*Melin*

Inglot göz makyaj ürünleri ile dramatik ve vurgulu gözler

60’lı yılların moda esintilerini makyaj trendlerinde de yoğun olarak hissettiğimiz bu sezonda, göz makyajı her zamankinden daha popüler. Kalın çekilmiş bir eyeliner’ı destekleyen far ve maskaraların yardımıyla daha dramatik bir görüntü ve vurgulu gözler ile çok daha çekici bir görünüm elde edebilirsiniz. 
 
Göz makyajınızın da bakışlarınız kadar kusursuz ve kalıcı olması için; Inglot göz makyajı bazı ve göz altı kapatıcı ürünlerini mutlaka denemelisiniz. Göz kapaklarında doğal bir ton sağlaması ve göz kapağında farın birikmesiyle oluşan çizgiyi engellemesinin yanı sıra farın rengini daha net ortaya çıkaran Inglot göz makyajı bazı size dayanıklı ve kusursuz bir göz makyajı elde etmenizi sağlıyor. 

Inglot göz altı kapatıcısı ise yüzdeki lekeleri ve göz altı morluklarını kapatırken, içerdiği b3 & e vitaminleri, organik silikonlar sayesinde göz çevresinin kurumasını ve kırışmasını engelliyor.

Inglot makyaj ürünleri ve fiyatları


Far bazı - 31 TL
 

Göz altı kapatıcısı(Concealer) - 33 TL



Eyeliner - 29 TL

Likit eyeliner - 31 TL
*Melin*
       

Victoria's Secret "Gorgeous" parfümü büyüleyici güzelliği simgeliyor



 Victoria Secret’in yeni parfümü: Gorgeous. İsmi gibi büyüleyici. Meyvemsi-çiçeksi bir koku olan Gorgeous’un içerisinde karşı konulamaz çilek, saf yasemin ve çekici sandal ağacı bulunuyor. Pembe tutkunu olarak şişesinin tasarımını çok sevdim. Umarım kokusu da beni hayal kırıklığına uğratmaz. Wictoria’s Secret’in bu yeni kokusunu denemek için sabırsızlanıyorum.


*Melin*

23 Aralık 2011 Cuma

Yeni yıla yeni kokularla girme zamanı!

Yılbaşında arkadaşlarınıza hediye almayı düşünüyorsanız Body Shop’a kesinlikle uğrayın derim. Birbirinden güzel parfüm setleri, parti makyajı ürünleri ve daha neler var neler… İsterseniz hazır hediye setleri arasından seçim yapabilir, isterseniz dilediğiniz ürünlerle kendi hediye setinizi oluşturabilirsiniz. Üstelik 19.90 TL’den başlayan makul fiyatlarla. Vücut bakım kremlerinin kokusu o kadar hoş ki inanın seçim yapmakta zorlanacaksınız, benden söylemesi!




Ben de The Body Shop'tan hemen bir krem aldım. Hindistan cevizi kokuyor mis gibi. En önemlisi de simli simli... Yılbaşında vücuduma boca edeceğim :) İşte benim kremim, resimden ışıltısını pek anlamayacaksınız belki ama gerçekten şahane bir görünüm veriyor teninize. Tavsiye ederim.

Coconut Shimmer Body Lotion

*Melin*

22 Aralık 2011 Perşembe

Yeni yılın ilk adımlarını Twigy ev botları ile atın!


Twigy’nin ev botlarını çok seviyorum. Soğuk kış günlerinin kurtarıcısı. Her modeli, her rengi mevcut. Ekose desenlerden puantiyelere, tüylü botlardan kalp figürlü olanlara kadar her zevke hitap ediyorlar. Üstelik fiyatları da çok makul. Ben de hemen edineceğim bir tane. Sizce de şeker değiller mi :)


 *Melin*


Abduction: Kaçış




Alacakaranlık serisinin yakışıklısı Taylor Lautner, Kaçış filminde başrolü üstlenmiş. Gerçi bana sorarsanız Adward, Taylor’a bin basar da, neyse… Aksiyon ve heyecan dolu bir filme benziyor, tavsiyeler ve izlenecekler listeme girdi. 30 Aralık Cuma günü vizyona giriyor, izleyip görelim bakalım. 



Nathan Harper (Taylor Lautner) oldu olası başka birinin hayatını yaşadığını hissetmiştir. Günelerden bir gün, kendi küçüklük resmini, kayıp kişilerin resimlerinin yayınlandığı bir internet sitesinde görünce, Nathan’ın kabusu gerçek olur: Anne baba diye bildiği insanların gerçek ailesi olmadığını ve yaşamının da akla hayale sığmayacak kadar gizemli ve tehlikeli bir gerçeğin üstünü örtmek için özene bezene uydurulmuş bir yalan olduğunu anlar. 



Nathan, gerçek kimliğini yavaş yavaş bulmaya başlarken, profesyonel katillerin hedefi haline gelir ve hayatta güvenebileceği tek kişi olan komşusu Karen (Lily Collins) ile kaçmak zorunda kalır. Nathan ve Karen, bir orduya yetecek sayıda suikastçı ve federal ajandan kaçarken kaybedecek tek bir saniyeleri bile yoktur. Ancak, Nathan, tam da peşindeki adamların eline düşmek üzereyken, hayatta kalmanın ve izini kaybettirmiş olan biyolojik babasının gizemini çözmenin tek yolunun, kaçmayı bırakıp kontrolü tekrar kendi eline alması olduğunu farkeder. 

*Merve*

“Yalan Dünya” Geliyooooor!



Avrupa Yakası’nı öle bite izlerdim zamanında. Gürse Birsel süper yaratıcı bir kadın. Gülse Birsel'in yeni dizisi, Beyazıt Öztürk, Nihal Yalçın, Altan Erkekli, Hasibe Eren, Sarp Apak gibi isimleri bir araya getirdi. Yalan Dünya'nın müziklerini de Nil Karaibrahimgil yapmış ki, onu da pek çok severim. Sabırsızlıkla bekliyorum kısacası...


Yalan Dünya, Cihangir’de aynı terasta yaşamaya mahkum, iki uç hayat tarzından gelen iki ailenin komik hikayelerini ekrana taşıyacak. 


*Merve*

21 Aralık 2011 Çarşamba

Mission: Impossible Ghost Protocol


Tom Cruise’un yakışıklılığı, karizması ve çekiciliği tavan yapmış ama yetmemiş bir de Jeremy Renner’ın sempatikliği eklenmiş… Kısacası bu filmi izlemeyecek bir kadın tanımıyorum. Film vizyona 23 Aralık Cuma günü vizyona giriyor. Hadi kızlar, bütün seansları dolduralım! :D

IMF, Kremlin’e terörist bombalı saldırı düzenlemekle suçlanınca Başkan, Hayalet Protokolü’nü devreye sokar. Ethan Hunt ve teşkilatı IMF artık tanınmıyordur. Herhangi bir kaynağı veya desteği kalmayan Hunt, teşkilatının adını temize çıkarmak ve başka bir saldırıyı önlemek için bir yol bulmak zorundadır. Hunt’ın bu göreve, şahsi amaçlarını tam bilmediği eski IMF arkadaşlarından oluşan bir takımla atılmaya mecbur olması işleri daha da karmaşık bir hâle sokar.


*Merve*

Yılbaşında ne giyiyoruz?

Yılbaşı hazırlıklarına benim gibi geç kalanlardan mısınız?  Bir arkadaşıma göre yılbaşında kırmızı ya da siyah giyilir ama benim için fark etmiyor pek. Yılbaşı gecesi ne giyeceğine karar veremeyenlere yardımcı olayım dedim, beğendiklerimi sıraladım. Bakalım siz beğenecek misiniz?

Forever New


Mango



Zara


Pull and Bear



*Merve*

17 Aralık 2011 Cumartesi

Forever New şıklığı göz kamaştırıyor!

Bu mağazaya girdiğim zaman çıkmak istemiyorum. Hangisinden mi bahsediyorum, tabii ki Forever New!

Çantadan ayakkabıya, aksesuardan kıyafete geniş bir ürün yelpazesi var. Zarif duruşun yanında tüm dikkatleri üzerine çekecek şık kıyafetleri mevcut.

Forever New’in yeni koleksiyonunda, taşlarla ve payetlerle detaylandırılmış ürünlerin hakimiyeti göze çarpıyor.  “Yeni yılda ne giyeceğim ben?” diye düşünmeyin kızlar. Koşun size en yakın Forever New mağazalarına. 


İşte, yılbaşında da rahatlıkla giyebileceğiniz sizler için seçtiğim birkaç elbise…


                                  
*Melin*

Sherlock Holmes: Gölge Oyunları




Sherlock Holmes: Golge Oyunları 16 Aralık Cuma günü vizyona girdi! Robert Downey Jr. ve Jude Law’ı bir araya getiren bu filme gidilmez mi hiç! Bir önceki filmi büyük bir zevkle izlemiştim, bayılmıştım, ayılmıştım… Şimdi sıra Gölge Oyunları’nda!


Vee işte film


Şimdiye kadar Sherlock Holmes hep ortamdaki en akıllı adamdı… Şimdiyse yeni bir dahi suçlu ortalıkta geziniyor; Profesör Moriarty (Jared Harris). Holmes ile aynı zekâda olmakla beraber, Profesör, kötülük kapasitesi ve vicdansızlığı ile ünlü detektiften bir adım önde olabilir.





Bu seferki araştırmaları Holmes ve Watson’ı Londra’nın dışına; Fransa, Almanya ve son olarak da İsviçre’ye götürecek ve giderek daha tehlikeli bir hal alacaktır. Kurnaz Moriarty ise her zaman bir adım önlerindedir; çok daha büyük planlarının her parçasını bir bir gerçekleştirirken, eğer amacına ulaşacak olursa tarihi bir laneti de değiştirebilecek güçtedir.


*Merve*

15 Kasım 2011 Salı

Fit kalmak için olmazsa olmaz 5 besin

Sonbahar, yazın verilen kiloları geri almak açısından çok riskli bir dönem. 

Diyetisyen Gizem Tutar, bu dönemde yapılması gerekenleri ve fit kalmak için sofranızdan eksik etmemeniz gereken 5 temel besin maddesini açıklıyor.

Sonbahar mevsiminin yazın verilen kiloları geri almak açısından çok riskli bir dönem olduğunu belirten beslenme uzmanı ve yaşam koçu Gizem Tutar, sonbaharda verilen kiloları korumanın ve sağlıklı kalmanın yol haritasını çiziyor...

“Hareketli, keyifli ve eğlenceli koca bir yaz mevsimini daha geride bırakıyoruz. Kimimiz için uzun yüzmeler ve plaj sporları, kimimiz içinse arkadaşlarla çıkılan bisiklet turları ve mehtap eşliğindeki akşam yürüyüşleri çoktan gerilerde kalmaya başladı bile. Gündüzler kısalıyor, güneş hem daha erken batıyor, hem de daha az ısıtıyor artık. Kış mevsiminin habercisi sayılan sonbahar geldi, kapımıza dayandı. İlkbahar aylarında beslenmelerimize dikkat etmeye başlayarak çıktığımız zayıflama yolculuklarımızda, yazın fiziksel aktivitelerimizin de artması sonucunda bütün fazlalıklarımızdan kurtulduk, istediğimiz kilodayız artık. Aman dikkat! Çünkü sonbahar, verilen bütün bu kiloların geri alınması açısından çok riskli bir dönemdir.”

Verilen kiloları korumak ve fit kalmak için yapılması gerekenler
"Sonbahar, fiziksel aktivitelerimiz ile birlikte vücudumuzun susuzluk hissinin ve su tüketiminin de azaldığı, dolayısıyla metabolizmamızın yavaşladığı, aynı zamanda da soğuktan korunmak için vücudun karbonhidrat arayışının arttığı, bunun da vücuttaki yağlanmaların artmasıyla sonuçlanabileceği bir geçiş dönemidir. Bu belirtilere bazı kişilerde görülen mevsimsel duygu durum değişiklikleri ve sonbahar depresyonu da eklenince kişinin tıkanırcasına yemek yemesine veya aşırı miktarda karbonhidrat tüketmesine şahit olduğumuz durumlar yaşanabilir."

"Yaşamımız ve beslenme alışkanlığımız tıpkı satranç oyunu gibi bir 'strateji sanatı'dır. Sonbaharda artan karbonhidrat ihtiyacını karşılamak için beyaz şekerden uzaklaşıp tam tahıllı ürünlere, makarna ve kurubaklagil gibi zor sindirilen kaliteli karbonhidrat kaynaklarına yönelmek listenin en başında yer alıyor. Bunu yeterli kalsiyum tüketmek izliyor. Çünkü araştırmalar yetersiz kalsiyum alan bireylerin daha kolay kilo aldıklarını ortaya koyuyor. Kilo alma riskini yükseltmemek için günde 2 su bardağı süt veya yoğurt tüketmek yeterli olabiliyor. Su tüketimine dikkat etmek, su içemiyorsanız sonbaharla birlikte azalan su tüketiminiz yerine şekersiz bitki çaylarına yönelmek de dikkat edilmesi gereken konulardan bir diğeri.

Dikkat edilmesi gereken diğer nokta protein tüketimi. Diğer besinlere göre daha uzun sürede sindirilen proteinler, metabolizmanın daha hızlı çalışmasına yardımcı oluyor. Bu yüzden her öğüne bir köfte şeklinde formüle edebileceğimiz, öğlen ve akşam yemeklerine bir köfte kadar et, tavuk veya balık eklemek hem kan şekerimizi daha dengeli tutacağı, hem de metabolizmamızı daha hızlı çalıştıracağı için formunuzu korumanıza yardımcı olabiliyor.“

Kilo korumaya yardımcı 5 temel besin
*Kabızlık durumunda kilo almak kolaylaşacağından bunu önlemeye yardımcı probiyotikli yoğurt veya içecekler,
*Kaliteli bir protein kaynağı olarak metabolizmanın çalışmasını hızlandıran ayrıca içerdiği Omega 3 ile kilo yönetiminin en önemli yardımcılarından olan balık,
*İçerdiği liflerle hem sizi kabızlıktan koruyan hem de bromalin pigmenti ile yağ yakımınıza destek olan ananas,
*Kahvaltıda sütle ya da ara öğünde yoğurtla karıştırılarak günde 2 yemek kaşığı tüketildiğinde kilo korumada destek sağlayan yulaf,
*Tatlı krizlerini önlemek için düzenli tüketilmesi gereken tam tahıl ekmeği.

Canınız tatlı istediğinde...
"Sıcak çikolata, canınız tatlı istediğinde başvurabileceğiniz en masum seçeneklerden biri. Bir fincan sıcak çikolata, hem tatlı ihtiyacınızı karşılıyor hem de mutluluk hormonu seratonin salgılayarak stresten kurtulup gevşemenize yardım ediyor. Dondurma da yaz-kış tüketilebilecek en masum tatlılardan biri. Tabii doğru dondurmayı seçmek de gerekiyor. Örneğin, taze sütten yapılan dondurmalar, kaymakla yapılan dondurmalara göre çok daha düşük kalorili ve daha düşük yağlı oluyor.

Evde tatlı yapmak yerine, taze sütten yapılmış küçük porsiyonlu hazır pudingleri ya da yüksek lif içerikleri ile uzun süre tok tutma özelliğine sahip olan tahıl barları tercih etmek de tatlı ihtiyacınızı kesecek iyi alternatifler arasında yer alıyor. Son olarak çocuk ürünleri olarak adlandırabileceğimiz, süt içmeyen çocuklar için hazırlanmış meyveli, çikolatalı sütler ve en az %60-80 süt içeren, çocuklar için hazırlanmış bazı tatlılar da aslında biz büyükler için de son derece sağlıklı tatlı alternatifleri arasında yer alıyor."

Kaynak: Pudra

Bu tartıcı erkekler de nereden çıktı?

Sevdiğiniz erkek, fazla kilolarınıza mı takılıyor? Zayıflamanızı mı istiyor? Elinizdeki çikolataya alaycı bakışlar fırlatan bir sevgiliniz mi var?

Sevdiğiniz erkeğin sizi olduğunuz gibi sevmesi gerekmez mi? Hayır, her zaman böyle olmuyor işte. Gerek yazılı gerekse de görsel medyadan mükemmel ve gerçekdışı kadın modelleri fışkırdıkça, erkeklerin gerçeklik algısı değişiyor. Doğal olmayan vücut yapılarını idealleştirerek eşlerinde de aynısını görmek istiyorlar.

Bu ideale kavuşmak için de sevgililerinin, eşlerinin yediklerini, içtiklerini tartmaya başlıyorlar. Yanlış anlaşılmasın, erkeklerin tartıcı tutumuna karşı boyun eğmek değil kadınların yaptığı. Ama pantolondan fışkıran yağlara hafif alaycı bir bakışı görmek bile yeterli, çoğu kadını yeme içmeden kesmek için. Her ne kadar erkek, “Seni olduğun gibi seviyorum” dese de o bakışı gördükten sonra inandırıcılık yerlerde…

Eleştiriler alaya dönüşürse…
Bazı erkekler kaçamak bakışlar yerine sevgililerinin kilosunu eleştirme işini göstere göstere yapıyorlar. Doğum günü hediyesi olarak bir egzersiz aleti alarak, iki beden küçük pantolon hediye ederek, buna girmeye çalışmalısın mesajı vererek, hatta evde tatlı ve cips gibi bazı yiyecekleri yasaklayarak…

Gittikçe baskıya dönüşen bu tavır, aslında basit bir destek olma isteğiyle ortaya çıkmış olabiliyor. Siz sürekli kilolarınızdan yakınırken, eşinizin sizi spor yapmaya teşvik etmesi ve olumlu eleştirileri zamanla alaycı bir tavıra dönüşebiliyor. Kilo vermeniz karşılığında size kıyafet ve tatil gibi ödül vaatleri geliyor arkasından. Bazı erkekler, tartıcı tavırlarını öyle abartıyorlar ki, eşlerinin verdiği her kiloyu bir kenara yazıp, daha ne kadar vermeleri gerektiğini hesaplıyorlar. Veremediğiniz her kilo da iğneleyici esprilerle size geri dönüyor!

Kendine güveni tam olan kadınlar bu alaycı tavırları görmezden gelebiliyor ya da esprileri geçiştirip hiç etkilenmediğini söyleyebiliyor. Ama ne yazık ki her zaman değil… Alaycı sözler çoğu kadının ruhunu öyle bir kaplıyor ki arkasından terk edilme korkusu geliyor. Ve çoğumuz, çikolataları saklayarak yemeye, gitmediğimiz halde spor salonuna gittiğimiz yalanını söyleye başlıyoruz.

Sizinki de tartıcı mı?
*Şimdi sayacağımız maddelerden en az üçü sizi anlatıyorsa, sevgiliniz ya da eşiniz tam bir tartıcı, tam bir kontrol delisi diyebiliriz:
*Alışveriş esnasında çikolata ve bisküvileri o bakmadığı sırada alışveriş sepetine dolduruyorsunuz.
*Spor salonuna haftada kaç kere gittiğinizi abartarak söylüyorsunuz.
*Sizin için bir dijital tartı satın aldı.
*Mutfakta yemeklerin ölçüsünü kaçırmayın diye bir yemek tartısı aldı.
*Kilo verseniz de size bedeninizden küçük kıyafet ve iç çamaşırları alıyor.
*Yumruk kadar karbonhidrat kuralını biliyor.

Asıl sorun erkekte
Erkekler, kendilerini güvende hissetmedikleri zaman eşlerinin kilosunu ve egzersiz programını kontrol altında tutabiliyorlar. Güvensizlik, savunma mekanizması olarak başkalarını aşağı görme isteği olarak açığa çıkabiliyor.

Bu durumda size düşen, onun güvenini artırmaya çalışmak olmalıdır. Dış görünüşünüzü eleştirmesinin çok yüzeysel bir davranış olduğunu; baskı kurmak yerine ondan kilo verme konusunda destek beklediğinizi anlatın. Yine de sorunu aşamıyorsanız, bir ilişki terapistine başvurabilirsiniz.

Ancak unutmayın, tartıcı bir erkekle birlikte mutluluğu yakalayan kadınlar da mevcut. Erkeğin, baskı yapmak yerine destek olması önemli… Yıllarca çabalayıp veremedikleri kilolarını eşinin desteğiyle vermek, pek çok kadını mutlu ediyor.

Eşlerinin desteği sayesinde sağlıklı beslenmekten, spor yapmaktan hoşlandıklarını fark edebiliyorlar ve yeni halleriyle kendilerini daha seksi hissediyorlar. Çoğu kadın, bundan böyle hayatına, onu eski kötü alışkanlıklarına döndürecek bir partner girmesini istemiyor. Belki de en doğrusu, alay etmeden destek olabilen bir tartıcı erkek bulmak, ne dersiniz?

Kaynak: Pudra

Alınan kiloları verme ipuçları

Üç saatte bir yemek yemeye özen gösterin. Uzun süreli açlık sonunda bazal metabolizma hızınız yavaşlar.

Birçok kadın kış aylarında aynı hataya düşüyor. Bol kıyafetler giyebildikleri için dikkatli beslenmekten vazgeçiyor ve nisan ayı gelip çattı mı hızlı bir diyet programına başlıyorlar. Alınan bir, iki fazla kilo için kısa süreli bir diyet programı kurtarıcı olsa da, akabinde daha fazla kilo alınabiliyor. Ancak; ‘Artık olan oldu kışın maalesef kilo aldım’ diyorsanız; size kış aylarında aldığınız kiloları zorlanmadan vermeniz için birkaç küçük ipucu verelim.

Üç saatte bir yemek yemeye özen gösterin. Uzun süreli açlık sonunda bazal metabolizma hızınız yavaşlar. Miktarları beş, altı öğün olacak şekilde ayarlamaya çalışın. Ana öğünlerin ara öğünlerle desteklenmesi, metabolizma hızınızı artırarak kilo vermenize yardımcı olacağı gibi, kan şekeri düzenini de sağlayarak daha çabuk doymanıza katkıda bulunur.

Sabah saatlerinde yapılan egzersizler daha etkili sonuçlar doğuruyor. Sabah kalktığınızda 8 - 12 saatlik açlıktan sonra kanda dolaşan serbest yağ asidi miktarı yüksektir ve yağlar yakılmaya hazır halde dolaşmaktadır. Normalde egzersize başladıktan 18 -22 dakika sonra yağ yakımı başlar çünkü büyük yağ depolarının ufak yağ asitleri haline gelmesi için bu süre geçer, sabah erken aç karnına yapıldığında serbest yağ asitleri hazır olduğu için yağ yakımı daha çabuk başlar.

Diyette yasaklar, programın başarısız olmasına sebep olur. Bu sebeple ölçülü miktarda her türlü yiyecek ve ılımlı miktarda alkol önerebilen programlara güvenin, ancak programınızın sizin için ve mutlaka bir diyetisyen tarafından planlanmış olmasına dikkat edin.

Eğer bir adet çikolata ile yetinemiyorsanız arkasından ekşi bir şey yiyerek çikolata tadını yok edin. Sıvı tüketmek için kesinlikle susamayı beklemeyin. İdrar renginiz koyu sarı ise yetersiz su alıyorsunuz demektir.

Salatanızda sos olarak zeytinyağı ve limon tercih edin. Ancak kendiniz bir tatlı kaşığı isteyerek önce ölçüp daha sonra ilave edin. Salatanızı garsona emanet etmeyin.

Tatlıya geçmeden önce 20 dakika bekleyin. Bu sürede beyin doyduğunuzun sinyalini alacaktır.

Kaynak: HT Hayat

Ara öğün dedikleri...

Ara öğün nedir? Ara öğünde ne yemeli? Ara öğünlerle ilgili bilmeniz gereken her şey burada...

Ara öğün tüketmeli midir? Aslında acıkmadan bir şeyler yiyorsanız, alışkanlıktan yiyorsunuz demektir. Oysa doğru beslenme, alışkanlıktan değil, vücudumuzun sesiyle beslenmektir. Bu nedenle insanın kendi bedenini tanıması çok önemlidir. Bedeninizle doğru bağlantı, acıktığınızı fark etmek demektir. Doğal olarak acıktığınızda da yemelisiniz.

Yurt dışında uygulanan bazı kilo verme programlarında kişilere 3 öğün beslenmeleri öneriliyor. Ancak bu öğünler öyle programlanıyor ki danışanlar en geç 18’de akşam yemeklerini bitirmiş olmalı ve sonrasında ertesi güne hiçbir şey yememeli. Ancak çok yoğun çalışan bizlerin hayatına baktığımızda, öğlen yemeklerimizle akşam yemeklerimiz arasında uzun bir saat aralığı olduğunu gözlemliyoruz. Öğlen yemeğini ortalama 1’de yiyebilen biri, akşam yemeğini en erken saat 8 civarında yiyebiliyor. Bu da oldukça uzun bir zaman aralığı.

Bedenin yaklaşık olarak yedi saati hiçbir şey yemeden, bir de üstüne çalışarak geçirmesi, çok doğru bir beslenme tarzı değil.

Ne yapmalıyız?

Bu noktada kişinin beslenme düzenini kendi yaşamına uygun olarak planlaması çok önemli. Yedi saat boyunca hiçbir şey yemeden akşam yemeğine geçerseniz muhtemelen kan şekeriniz çok düştüğü için yemekte ihtiyacınızın çok daha fazlasını tüketebilirsiniz.

Sabah 10’da kalkıyorsanız sabahla öğlen arasında bir daha ara öğün yapmaya gerek olmayabilir. Ama sabah 7’de kahvaltı yapıyor ve öğlen 1’den önce yemek yiyemiyorsanız, vücudunuzun ara öğüne ihtiyacı olabilir. Ancak burada en önemlisi, kendi bedeninizi dinlemeniz. Kendinizi diğer insanların şablonlarına adapte etmeyin. Başka birisi için doğru olan, sizin için doğru olmayabilir.

Ara öğün tüketimi nedir?

Ara öğün tüketimi, kan şekerinizi dengede tutarak çabuk acıkmayı ve bir sonraki öğünde çok fazla yemeyi engellerken, metabolizma hızını da artırır. Metabolizma hızının artmasına bağlı olarak da kilo kaybı hızlanacaktır. Ancak herkes ara öğün yemek zorunda değildir. Bununla birlikte ara öğün tüketmek ’zorunda olan’ şeker hastaları, reaktif hipoglisemi sorunu ve mide rahatsızlıkları olan hastalar vardır ki bu grup ara öğün tüketmek zorundadır.

Ara öğün tüketimi, iştahınızı kontrol altına almakta etkilidir. Ara öğünle hem kilo kontrolü sağlamak hem de mide ve bağırsak sisteminizi rahatlatmak daha kolaydır. Bu konuda algılamada yanlışlıklar olduğunu da görüyorum. En önemlisi miktarın ne olduğu?

Ana öğünde fazla yediyseniz, bir de ara öğün yerseniz tabii ki kilo alırsınız. Her öğünde olduğu gibi ara öğünlerde de porsiyon miktarları küçük olmalıdır. Çünkü gereğinden fazla tüketilen her besin vücutta yağa dönüşür.

Ara öğünde ne yemeli?

Vücudunuzun enerji yakımını bir kalorifer kazanına benzetebilirsiniz. Vücudu rölantide çalıştırmak, enerji harcamasında daha etkili olur. Günlük 1500 kalorilik yiyecek toplamını 2 öğün yerine 5 öğünde tüketmeniz, daha fazla enerji harcamanızı sağlar. Çünkü her yediğiniz besinle tüm sindirim sistemi çalıştığı için  yediğinizin yanma enerjisiyle birlikte kilo vermek kolaylaşıyor.

Sadece kilo vermek olarak düşünmeyin, gaz ve sindirim şikayetiniz varsa ve çok hızlı yemek yiyorsanız, öğünleri bölerek yemek çok daha sağlıklı.

Ara öğün faydalıdır ama ara öğünlerde ne tür besinler tüketildiği de çok önemlidir. Genelde ara öğün denildiğinde kişilerin aklına abur cuburlar, yağlı ve şekerli yyecekler gelir. Fakat ara öğünlerde bu tür besinleri tüketmek, kilo almanızla sonuçlanacaktır. Özellikle şekerli besinleri tüketmek, kan şekerinde ani yükselmelere ve sonrasında ani düşüşlere sebep olacaktır.

Ara öğünler için 100-200 kalori civarında sağlıklı seçimler yaparsanız, hem kilo kontrolünü sağlayarak formda kalır hem de kan şekerindeki dalgalanmaları engellemiş olursunuz.

Taze ve kuru meyveler, kolay taşınması açısından iyi birer ara öğün alternatifidir. Beraberinde süt, yoğurt veya ceviz ile tüketimiyse, daha dengeli ve tok tutan seçimlerdir.
Ara öğünlerde lifli besinler tüketmeye özen göstermelisiniz. Çünkü lifli besinlerin midede kalma süreleri fazla olduğundan daha uzun süre tok tutarlar. Meyve ve sebzeler, tam tahıl ürünleri, lifli besinler arasına girmektedir.

Light adı altındaki ürünlerin tüketimine de dikkat edilmelidir. Ara öğün için tercih edilebilir fakat ’nasıl olsa light, kalorisi daha az’ diye bir oturuşta 1-2 paket bitirmenin size yarardan çok zararı olacaktır.

Ara öğünlerde, ana öğün değil ara öğün alındığınızı aklınızdan çıkartmamalısınız.

Ara öğünlerde tüketeceğiniz besinlerde farklılıklar yaratabilirsiniz.


Uzman Diyetisyen
Simge Çıtak

Göbek nasıl eritilir?

Peki, bu iş için nasıl bir yol uygulamalıyız ki kışın yaptığımız göbeği yazın geçmesine fırsat vermeden eritelim? İşte uzmanlardan fazla kiloları atıp göbek eritmek için önemli öneriler…

Yaz tatili dönemine girdiğimiz şu günlerde birçoğumuzu fazla kilolardan kurtulmak ve kışın depoladığımız yağları eritmek için diyet yapma telaşı sarmıştır.

Beslenme, Diyet ve Akupunktur Uzmanı Dr. Murat Topoğlu yaza girerken zayıflama önerilerini verdi. Dr. Topoğlu şöyle konuştu:

"Yaz aylarına girerken önereceğim bir şey var o da bol miktarda su içmek. Günde 3 litrenin altında su içmemeniz lazım. Tansiyon düşüklüğü yaşayanların da günde 2 şişe maden suyu içmeli. Haftanın 3- 4 günü de ekstradan birer saat yürüyüş yapılmalı. Bunun haricinde vücut kilo veriyor. Zaman zaman kilo vermemiz durabilir. Kadınlarda adet döneminde durması normaldir. Adet bittikten 2 gün sonra tartılmalıdır. Kilomuz bazen iki hafta da durgunluk gösterebilir. Devam etmek lazım diyete. "Bütün hafta diyet yaptım, kilo aldım" demeden diyete devam etmek gerek.

Bu işin önemli taraflarından biri de verdiğimiz kiloyu korumak. Onun için de mutlaka koruyucu beslenme şeklini devam ettirmemiz gerekir. Öğlen bir tabak yemek, akşam bir tabak yemek yiyorsunuz. Günde üç dilim ekmek tüketiyorsunuz. Haftada iki kez sütlü tatlı yiyorsunuz. Bu biçimde verdiğiniz kiloyu geri almazsınız.

Haftada iki top dondurma da yiyebilirsiniz. Haftada iki kadeh alkol tüketiyorsanız sorun yok ama daha fazlaysa, o alkol kadar zeytinyağı tüketiyor gibi olursunuz.

Zeytinyağının 100 gramında 900 kalori var. 4 kadeh alkolde 1800 kalori var. 1800 kalori bütün gün ihtiyacınız olan kaloridir. Bir şey yemeseniz de kilo almaya devam edersiniz.

Haftada bir iki kadehle kalıyorsanız sorun değil ama artıyorsa sorun. Kolalı içecekler iştah artırıyor, kilo aldırıyor. Şekerli gazlı bir su. Doğal sıkma meyve sularını tavsiye ediyoruz."

Göbek nasıl erir?

Dr. Topoğlu şöyle devam etti: "Göbek eritmeyle ilgili, mekik hareketlerini tavsiye etmiyoruz. Bol yürüyüş yaparlarsa göbek kendiliğinden erir. Çalışanlar da otobüsten ya da servisten bir durak önce inmeliler. Alışveriş merkezine yürümeniz bile yeterli. Bir spor salonuna gitmenize gerek yok.

"İnsanlara sürekli bir şeyler öneriyoruz insanlara. Kadınlar geliyorlar "Enginar yaptım, suyuna ekmek banmıyorum, üstünden yiyorum doktorcuğum" diyorlar. Ama bilmiyorlar ki enginar konulan bir bardak zeytinyağını emiyor. Emdiği zeytinyağını yediğiniz zaman siz zaten yağı yiyorsunuz.

Zeytinyağlı yemekler zararlı değil ama koyduğunuz yağ miktarı çok önemli. Bir ara da fındık, fıstık modası vardı. Herkes avuç avuç cinsel obje olarak gördüğü fındıkları yiyorlardı. Bilmiyorlar ki onlar göbeklerimize, yağ olarak geldi. 26 senedir 40 bin insanın zayıflama çilelerini beraber yaşadığı biriyim. 10 yaşında 56 kilo olan bir çocuğun 15 kilo verdikten sonra yaşadığı sevinci anlatamam.

Okulunda arkadan gelen arkadaşı, "Şişko baksana" dediğinde o çocuğun üzülmesini düşünebiliyor musunuz? O çocuk her gün yaralanıyor. Dolayısıyla şişmanlığı hastalık olarak kabul etmelisiniz. Biz insanlara diyet veriyoruz ama uygulamıyorlar. Dengeli beslenemiyoruz. Pişirme teknikleri kilo alımında önemli rol oynuyor. Tavuk mesela, derisini çıkardığınızda kilo yapmaz. Ama halkımız derisi lezzetli diye yemeye devam ediyor."

Dr. Topoğlu diyet yemeği hazırlanışının bilinmediğine dikkat çekerek Dr. Ümit Aktaş ile birlikte yeni bir sistem kurduklarını da açıkladı. Diyet yemeği isimli internet sitesinden dileyenlerin diyet yemeklerini sipariş edebileceklerini ve bu sayede kilolarını koruyabileceklerini ifade eden Dr. Topoğlu, "Besinler, havası alınmış özel vakumlu kapların içinde düşük ısıda ve minimum yağ kullanarak uzun sürede pişiriliyor. Pişirme esnasında besinlerde minimum su kaybı meydana geliyor ve böylece besin değerini kaybetmeyen son derece sağlıklı yemekler hazırlanıyor. Hazırlanan yemekler hava almayan, akıntı yapmayan vakumlu kaplarda paketleniyor, pastörize ediliyor, böylece her türlü zararlı mikroorganizma yemeklerden uzaklaştırılıyor ve yemekler uzun süre dayanıklı hale geliyor. Bu sayede, müşterilere taze taze ulaştırılıyor" dedi.

Obezite günümüzün en büyük tehlikelerinden biri

Beslenme, Diyet ve Akupunktur Uzmanı Dr. Ümit Aktaş ise şunları söyledi:

"Obezite günümüzün en büyük tehlikelerinden biri. Sağlık problemleri yanında kalpten diyabete kadar uzanan çok geniş sıkıntıların sebebi. Obez kişiler toplumdan uzaklaşmakta ve sosyal izolasyona maruz kalıyor.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre obeziteye bağlı ölümlerin sayısı 3 milyonu geçiyor. ABD nüfusunun yüzde 60′ı fazla kilolu yüzde 35′i obez. Siz hastanıza ne diyet verirseniz verin hastanızın temel ihtiyacı diyet yemeği.

Çalışanlar diyet yemeği bulamıyor, evde diyet yemeği yapamıyoruz. Kişiler aç kalarak zayıflamaya çalışıyor ya da zayıflama girişimleri başarısız oluyor."

Çalışanlar için diyet ipuçları

Çalışma hayatı alınan kiloların en büyük sebebi olarak görülür. Halbuki çalışırken kilo almamak sizin elinizde.

Çoğumuz çalışırken doğru beslenmeye fırsat bulamamaktan yakınırız. Fazla kiloların en büyük suçlusu ise çoğunlukla uzun süren çalışma saatleri olarak gösterilir. Oysa çalışırken de doğru beslenmek ve kilo almak yerine fazla kilolardan kurtulmak mümkün…

Hareketsiz kalmamaya özen gösterin
Son yıllarda obezitenin görülme sıklık artışının en büyük nedenlerinden biri de egzersiz yapma alışkanlıklarında ve günlük hareketlerimizde azalmadır. Teknolojinin gelişimi ile özellikle iş yerlerimizde masa başında geçirdiğimiz zaman artmaktadır.

Uzmanlar özellikle uzun çalışma saatlerini masa başında geçiren ofis çalışanlarında obezite görülme sıklığının her geçen gün arttığını belirtiyor. Başlıca nedenler arasında ise uzun süre hareketsiz masa başında oturma, aralarda atıştırılan abur-cubur besinler, öğle yemeğini masada fast food tarzı yağlı ve kalorili besinlerden oluşan bir mönüyle yapma, masada su yerine sürekli çay, kahve, meşrubat tarzı besinleri tüketme, ofis içerisinde ara öğün bulundurmama, toplantıların sık ve uzun saatler alması sonucunda ara veya ana öğünleri atlama gibi birçok neden sayılabilir. Dolayısıyla bu tip konularda ofis çalışanlarının önlem alması gerekir.

Alınabilecek önlemler
*Mümkünse öğle yemeğinizi telefon ile sipariş etmeyin. Yakın bir restorana giderek öğle yemeği saatinde hareketimizi arttırmış oluruz.
*Öğle yemeğinde ofis dışına çıkamıyorsak, telefonda vereceğimiz yemek siparişinde yemeklerin yüksek yağ ve kalori içermemesine dikkat edelim. Kepekli sandviç, ton balıklı salata, ızgara köfte salata, kepekli tost ayran tarzında mönüler tercih edelim. Pizza, hamburger tarzı yemekler hem yüksek kalorilidir, hem de öğleden sonra iş veriminizi düşürür.
*Her 15 dakikada bir omuz, kol ve bacaklarınızı hareket ettirin. Mümkünse ofiste yapılabilecek egzersizleri gün içerisinde birkaç kez uygulayınız.
*Çay, kahve, meşrubat tarzı içecekleri tüketmek yerine masanıza şık bir sürahi alın ve bol bol su için. Çay ve kahve yerine ise bitki çaylarını tercih ediniz. Özellikle stresi azalttığı için rezene ve bağışıklık sisteminiz için adaçayı, ıhlamur içebilirsiniz.
*Evrak, vs gibi şeyler gerekli olduğunda masadan kalkarak siz alın veya telefonla halledeceğiniz şeyleri masadan kalkarak kendiniz arkadaşınıza söyleyiniz. Bu tarz hareketler gün içerisinde harcadığınız enerjinin artmasına sebep olacaktır.
*İş yerine gelip-giderken varsa özel aracınızı değil, servisi kullanın ve servisten evinize 2-3 durak önce inip-binin. Bu tür 15-20 dk yürüyüşler günlük egzersizimizin artmasına sebep olacaktır.
*Çekmecenize kuru kayısı, incir, grisini, kepekli bisküvi, ceviz, fındık tarzı bozulmayan ve koku yapmayan gıdalar koyun. Metabolizmanızın hızlanması ve çok acıkıp bir sonraki ana öğünde fazla miktarda yememizi engelleyen ara öğünlerdir; bu yüzden bu tür besinler elinizin altında olsun ve 3-4 saatte bir bu tür besinleri atıştırın.
*Toplantı esnasında veya ofiste yiyecek bir şeyler yemeniz mümkün değilse ara öğün olarak tam sütten yapılmış kafeinsiz kahve tercih edebilirsiniz.
Öğle yemeğiniz şirkette servis yapılıyorsa karbonhidratlı, ağır gıdalar yerine hafif ve düşük kalorili yemekleri tercih edin. Özellikle salata ve protein içeren bir besin sizi uzun süre tok tutacak, atıştırmanızı engelleyecek ve öğleden sonra daha verimli çalışmanıza sebep olacaktır.
*Öğle yemeğinde kan şekerini hızla yükselten glisemik indeksi yüksek gıdalardan uzak durunuz, örneğin makarna yerine bulgur pilavı, beyaz ekmek yerine kepek ekmek gibi tercihler yapınız
*Tatlı olarak özellikle hamurlu tatlıları tüketmeyin. Tatlı yemek isterseniz 1-2 bisküvi veya meyve tarzı besinlerle tatlı isteğinizi geçiştirin.

Kaynak: pudra

19 Ekim 2011 Çarşamba

Kilo vermenin psikolojisi

Zayıflamanın etkili olması için önemli adımlardan biri de psikolojinin farkındalığıdır. İşte adım adım kilo psikolojisi…

İlk adım; günde kaç saatinizi yemek yemeyi ya da rejim yapmayı, rejimi bırakmayı, rejimi bozmayı düşünerek geçiriyorsunuz gözleyin ve kaydedin…

Günde 15 -18 saat ayakta olan birinin benim gözlemlerime göre günde 15 kez (neredeyse saatte 1 kez hatta çoğunlukla daha da yoğun bir şekilde) yemek yemeyi ya da yememeyi düşündüğünü söyleyebilirim. Yemek yemeyi düşündüğünüz anlarda iç sesinizi takip etmeye başlayın ve bunun için kendinize 3 hafta verin.

Dikkat etmeniz gerekenler:
En çok bu iç sesin tonu, vurgulaması,
Sen ya da ben hangi özne ile size hitap ettiği,
Olumlu mu olumsuz mu?
Uzaklaşmacı mı, yaklaşmacı mı?
Eleştirici mi alaycı mı?
Kibar mı, motive edici mi, cesaret verici mi?

Bunları iyice takip edin ve dinleyin iç sesinizi…
Böylece yemek yemek veya diyet yapmakla ilgili bu ses, acaba farkında olmadan sizi nasıl etkiliyor. Bunca zamandır iç sesiniz size nasıl davranmış? Sizi bazen uykuda bile rahat bırakmayıp, 24 saat konuşan bu ses nasıl?

İkinci adım: Yemek yemeye başlamadan önce, yemeğe şöyle bir dikkatlice bakın. Siz en çok çeken yönü ne?
Kokusu mu, görüntüsü mü?
Tadımı, bildik oluşu mu, hepsi mi?
Farklı tatlar mı denemeyi seversiniz?
Anneniz/eşiniz mi yemeklerinizi pişirir?
Sadece kendi yemeklerinizi mi tercih edersiniz?
Hangi lokantalara, tatlılara dayanamazsınız?
İş, arkadaş, akraba ziyaretlerinde onları kırmamak için, ısrarlara dayanamadığınız için, yemek yediğiniz olur mu? Ne kadar sıklıkta?
Öğün arası atıştırdığınız, kuru yemişler, çikolatalar, yağlı birçok besin takip ediyor musunuz?
Akşam yemeği sonrası televizyonun karşısında, farkında olmadan, artık otomatikleşen atıştırmalar, tıkınmalar var mı?
Bunları gram gram, not alsaydınız nasıl olurdu?

Hiç denediniz mi? Eminim düşündünüz, bu konuda konuştunuz… Hatta bir sürü diyet denemeleriniz de oldu. Ama tek tek, her yediğinizin gramlarını 3 hafta boyunca not alırsanız, farklı bir durumla karşı karşıya kalırsınız. Beyniniz, artık otomatikleşen, yemek yeme davranış kalıbınızın dışında, farklı bir davranış kalıbı uygularsa, en azından 1 hafta ile 3 hafta arasında vücuduna neler girdiğini, saniye saniye takip ederse, farklı bir bakış açısı kazanabilir. Yakamayacağımız kadar kalorileri vücuda yüklemek, sadece sağlığımızı bozmakla kalmaz, estetik açıdan ve psikolojik açıdan da bizleri etkiler, yaşam kalitemizi bozar. Bir deyim vardır; “Bizler yediklerimizden ibaretiz ‘’derler. Ayrıca beynimiz ne yediğimizi unutsa bile, vücudumuz hepsini hatırlar.

Üçüncü adım; Daha çok üzülünce mi, sinirlenince mi, yoksa duygu durumunuz ne olursa olsun, mütemadiyen mi yemek yemek istiyorsunuz?
Bunu değiştirmek için, beyninizle ve vücudunuzla, bir takım olumlamalarla konuşmaya başlamak nasıl olurdu? Kendinize sorular sorun.
Yemek yemeden önce, yemek yerken, doyduktan sonra, yemek yemek hissiniz sürekli mi?
Nereniz sizi yemeğe teşvik ediyor?
Sürekli karnınız mı kazınıyor? Mideniz mi aç?
Beyninizde sürekli ‘’ye ya da yeme, yememelisin, diyet yapmalısın, spor yapmadın yine’’ gibi konuşmalar mı geçiyor?

Bütün bunları daha yakından gözlemlediğinizde, dinlediğinizde, takip ettiğinizde gerçekten değiştirmek mi istediğinizi yoksa değiştirmek istiyor’muş’ gibi mi yaptığınızı fark edeceksiniz. Evet, maalesef genelde kabullenmesi zor olsa da, kendisi için yemek yemekten başka bir şeyler yapmayan kişilerle karşılaşıyoruz.

Şimdi bir kez daha düşünün. Sizin iç dünyanızda “yemek yemek” tanımı nedir? Yeryüzünde milyarlarca insanın, kendine özgü özel bir tanımlaması olacaktır. Sizinki hangisi? Nasıl anlamlar yüklemişsiniz yemek yemeye? İçinizde hangi duygular beliriyor bu konudan bahsederken? Kendinize sorar mısınız acaba yemek yemekle ilgili olan bu duygularınızı değiştirme imkanlarınız olsaydı, hangi duygularla değiştirirdiniz? Ya da size benzer duyguları yaşatan, hangi davranış kalıplarını, hangi hobileri yemek yemek kadar isterdiniz? Bunları daha önce hiç düşündünüz mü? Ya da düşündünüz ama uygulamak için harekete geçtiniz mi? Harekete geçmek için önce fark etmek önemlidir. Sonra da, kendimizi olumlamalarla motive ederek, beynimizi, bedenimizi hazırlamak işe yarayacaktır.

Dördüncü ve son adımda, her gün kendinizle randevulaşın. 
En az günde 45 dakika ya da 1 saat telefonların fişini çekerek, bedeninizi ve beyninizi yatağınıza uzanarak, en rahat pozisyonda dinleyin. Spor yapmak, kitap okumak, uyumak vs. buna dahil değil. Çünkü tamamen beynimizi, bedenimizi takip edelim.

Eğer mümkünse 30dakika uzanarak, diğer 30 dakika ayna karşısında bedeninizi izleyerek ve kafanızdan geçen düşüncelerinizi, duygularınızı, bedeninizi inceleyen sizi takip edin. İsterseniz ayna karşısında mayolu egzersizde yapabilirsiniz. Daha da etkili olacaktır. Düşüncelerinizi not aldığınızda, okuduklarınız sizi şaşırtacaktır.

Diyelim ki, o anda aklınıza yaz kıyafetleriz, bikiniler geldi ve sinirlendiniz... Çocuklar, taksitler, aileniz, işler, patronunuz gibi sorunlarınız geldi. Hemen onlara başka bir saate randevu vererek, o zaman dilimini sadece kendinizle geçirin. Bunu 3 hafta uygulayın. Acaba günde sadece 1 saat bile kendinizi incelmiş olarak düşünüyor musunuz? Hayal ediyor musunuz? Görselleştirebiliyor musunuz? Düşünüyorsanız olumlu düşünceler mi, yoksa olumsuzlar mı? Bunları takip edin. Her seferinde olumsuz cümleleri en olumlu haliyle, hayal edip not alın. Diğer saatlerde artık, olumlu kayıtları tekrar edin.

Örneğin, “Evet artık öğün aralarında sürekli atıştırmamam lazım” cümlesi yerine, aynı anlama gelen olumlu bir cümleyi yerleştirin. “Bugünden itibaren, her zaman atıştırmak yerine, sağlıklı ara öğün yemeye hazırım” ya da “Bir şeyler atıştırmak istiyorum ve bunun için meyve veya yoğurt tercih ediyorum” iyi fikir olabilir. “Bunları denemeyi seçiyorum. Ben incelmeyi seçiyorum ve sağlıklı beslenmeye hazırım” gibi cümleler bulmaya çalışın. Beyninizi yeni olumlu alternatiflere hazırlamaya başlayın.

Zorunluluk cümleleri –meli, -malı, -memeli, -mamalı yerine; olumlu şimdiki yada geniş zaman cümleleri kullanarak, harekete geçin.

Uzm. Psk. Seray Şengel

Kaynak: Pudra

Genetik şifrenize uygun diyet

Eski diyet yöntemlerini unutun! Çünkü artık genetik şifrenizi çözerek beklenenden 2,5 kat daha hızlı ve kolay kilo vermeniz mümkün.

Muhtemelen başınıza gelmiştir. Arkadaşınızın yaptığı diyet onda mükemmel sonuçlar yaratırken sizde aynı etkiyi göstermez. Aynı diyeti yapmanıza rağmen o kilolarını kaybeder sizinkilerse yerli yerindedir. Bunun nedeni; ne arkadaşınızın size diyet listesini yanlış vermesi, ne de kendinize bile söylemeye korktuğunuz gizli çikolata kaçamaklarınız. Nedeni genleriniz! Çünkü kişiden kişiye farklılık gösteren genler nedeniyle, yediğimiz yiyeceklerden aldığımız fayda ve zararlar da değişiklik gösteriyor.

Genlerin zayıflama ve diyetle ne gibi bir ilişkisi var?
Kilo verme çabalarının sonuçsuz kalması veya kalıcı olmamasının en önemli nedeni karbonhidrat, yağ ve proteinlerle genlerimizin birbirlerinden etkilendiğini unutarak diyet önerilerinin verilmesi. Çünkü belirli bir miktar yenilen bir besinden alınan besin öğeleri, bazı bireyler için risk oluştururken, bazı bireyler için aynı miktar besin yararlı etki sağlayabilir. Bu önemli metabolik olay bireyin sadece genetik farklılığından kaynaklanır. Çünkü genetik yapımız farklı. Eğer aynı olsaydı benzer çevre koşullarında aynı diyeti uygulayan herkesin kilo verimindeki yanıtı aynı olurdu.

Siz nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz?
Fark Etmeden Diyet ile beslenme önerilerini bireylerin genlerine ve bireysel özelliklerine göre planlanıyorum. Çünkü daha önce de değindiğimiz gibi genlerin etkisi çok büyük. Daha açıkça söylemek gerekirse bir bireyin sağlığını destekleyen, zayıflamaya yönelik diyet programı başka bir kişide şişmanlık ve metabolik sendroma yol açarak yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu nedenle kilo vermek isteyen bir kişi genetik şifresini bilme hakkına sahip.

Peki ama genetik şifremizi nasıl öğreneceğiz?
Türkiye'de sadece Elab Laboratuar'da Uz. Dr. Aytaç Keskineğe kontrolünde yapılan Weight Management Genetic Test ile bunu öğrenmek mümkün. Bu testle bireyin genetik farklılıkları bulunur ve her bir kişinin yiyeceği besin ve besinden alacağı besin öğesi dediğimiz karbonhidrat, yağ ve proteinin günlük beslenmeyle alınması gereken miktarını açık bir şekilde gösterebilir.

Hamileler aşırı kilo almamak için bu diyeti uygulayabilirler mi?
Elbette. Bu test ile kilo vermek için karbonhidrat, yağ veya proteine duyarlılığımızı bulabilecek ve kilo veriminde ona dikkat edebileceksek tam tersi kilo almak isteyen hem sağlıklı hem de hamilelikte doğru kilo almak için de bu testin yardımıyla sağlıklı diyetin sınırlarını belirleyebileceğiz. Ayrıca hamilelik sonrası alınan aşırı kiloların verilmesinde de % 100 işe yarayan bir yöntem bu.

Bu yöntem çocuklara da uygulanabilir mi? Çocuklarda nasıl işler?
Çocukluk çağı şişmanlığının tedavisinde de çok yarar sağlar. Büyüme ve gelişme döneminde ne kadar protein, yağ ve karbonhidratı vererek, aynı zamanda çocuğun gelişimini de hızlandırarak, besinsel eksiklik yaratmadan kilo verdirmeye yol gösterecek beslenme planının temelini bize söyleyebilir.

Uzman Diyetisyen
Selahattin Dönmez

Kaynak: HTHayat
 
Copyright © 2013 MODA DÜKKAN
Design by MODADUKKAN | MODA
    Twitter Facebook Google Plus Vimeo Flickr YouTube