POPULER YAYINLAR

30 Temmuz 2012 Pazartesi

Fiyonkla Süslenen Gömlek

Sonuna kadar iliklediğiniz gömleklerinizi kolyelerle süslemekten sıkıldıysanız,Rachel Bilson gibi kurdele ile büyük bir fiyonk oluşturarak görünüşünüze başka bir hava verebilirsiniz.

Şahsen eskiden boyna takılan kurdeleleri sıkıcı bulur,bu "koro" havasını pek sevmezdim.Ama geçen kış gömleğimle birlikte siyah kurdelemi boynuma doladığımda "sıkıcı" ve "koro" kelimelerini aklımın gerisine itmiştim;)

Siz de büyük fiyonkları kullanmayı seviyor musunuz?

Tektaş ve Alyans İçin Hazinem.com Yeter



Yıldönümünüze çok az zaman kaldı,hiç vaktiniz yok ve siz ne alacağınıza hala karar veremediniz mi?Tek taş yüzüğümü kendim alırım mı diyorsunuz?İşte hayallerinizdeki tasarımları bulabileceğiniz yer:Hazinem.com.Türkiyenin en büyük online mücevher mağazası olmakla gurur duyan Hazinem.com,birbirinden güzel ve şık mücevherleri beğeninize sunuyor.

 Telefonla ya da güvenli internet ortamından vereceğiniz siparişlerinizle,benzersiz pırlantalı küpe,kolye,yüzük,alyans ve bileklikler Hazinem Garanti Sertifası ile birlikte kapınızda.Tüm pırlantalı ürünlerimizde kargo ücretsiz.1 yıl boyunca ücretsiz bakım ve tamir hizmeti de cabası.Ürün yelpazemiz bununla da sınırlı kalmıyor;babanıza,eşinize,sevgilinize ya da kardeşinize hediye edebileceğiniz çok şık kol düğmeleri,kolye ve bileklik seçeneklerimiz de mevcut.Alanında deneyimli,profesyonel ekibimizin,en yeni teknikleri kullanarak ve kaliteli pırlantaları seçerek hazırladığı mücevherler,her bütçeye uygun.Satın aldığınız ürünü,iade etmek isterseniz 30 gün içinde ücretsiz kargo ile geri göndermeniz yeterli.Paranızın eksiksiz şekilde geri ödeneceğini garanti ediyoruz.

Pırlanta almak kolay olmalı fikrinden yola çıkan,Türkiye'nin en büyük online mücevher mağazası Hazinem.com,siz değerli müşterilerimize kusursuz ürünlerini sunmaktan onur duyar.

Yaz Aylarında Hamilelik!

 Hamilelik dönemi kadının fiziksel ve ruhsal değişimleri açısından oldukça zor bir dönemdir.Özellikle yaz aylarında yaşanan hamilelik sizde daha farklı değişimlere sebep olabilir.Yaz aylarında hem sizin hem de bebeğinizin sağlığı için dikkat etmeniz gereken belli başlı şeylerden biri,kıyafetlerinizdir.Anne adayları,yaz aylarında dışarı çıktığı zaman güneşin dik açıda geldiği saatleri tercih etmemelidir.Gün içerisinde açık renkli ve ince kumaşlar tercih etmeye özen göstermelisiniz.Bunun en büyük sebebi,koyu renk kıyafetler güneş ışınlarını içinde tutar ve bebeğiniz için sağlıksız bir durum oluşturabilir.Güneşe çıkmadan önce mutlaka güneş koruma ürünlerinden faydalanmayı aklınızdan çıkarmayın.

Gün içerisinde yanınızda mutlaka su taşıyın ve günlük su ihtiyacınızı mutlaka giderin.Yaz aylarında artan sıcaklarla birlikte vücudun genel olarak su ihtiyacı da artacaktır.Günlük su ihtiyacınızı karşılamazsanız idrar yolları enfeksiyonları,kabızlık,hemoroid gibi problemlerle karşılaşabilirsiniz.

Yaz ayları hamileliğinde bir diğer önemli nokta,nasıl besleneceğinizdir.Besinleriniz düşük kalorili,az yağlı ve sağlıklı olmalı.Yaz meyvelerini ve sebzelerini günlük menünüz içinde bolca yer vermelisiniz.Çeşit çeşit yaz meyveleri ile kendinize salata yapabilir,hafif tatlılar ile meyveleri birleştirebilirsiniz.

 Yaz aylarının gelmesi ile anne adaylarının aklına gelen bir diğer şey de,yaz düğünler...Nasıl abiye seçeceğinize hala karar veremediniz mi?Ayakkabılarınızın rengini mi düşünüyorsunuz?Peki ya çanta?

Hamileliğiniz yaz aylarında biraz daha zorlayıcı olabilir ama sıcak yaz günlerinin cıvıl cıvıl renkleri ile kendinize yakışacak abiye ve gece kıyafetleri seçenekleri bu sene çok fazla!Öncelikle bu yaz çok renkli,bunu sakın unutmayın.Neon renkler,çiçek desenler,pastel tonlar ve daha fazlası.Giyeceğiniz kıyafeti sade seçebilir,ayakkabı ve çantanızı neon renklerle şıklaştırabilirsiniz,fazla makyajdan kaçınarak doğallığı ve şıklığı bir arada yaşayabilirsiniz.

29 Temmuz 2012 Pazar

Jessica Alba'nın Renkli Kombini

Tek renkle kombin oluşturmak ya da sadece iki rengi bir arada kullanmak eskide kaldı.Artık çok renkli bir dönemdeyiz.Renkleri karıştırıp cıvıl cıvıl bir kombinle sokağa çıkmaktan çekinmiyoruz değil mi?

Jessica Alba da rengarenk kombinler oluşturmayı seviyor,renkli çizgili tiril tiril eteği kuşkusuz kombininin en göz alıcı parçası.

Sizin sıcaklarla aranız nasıl bilmem ama sokağa çıkarken artık saçlarımı açmak bana çok zor geliyor,düzleştirdiğim saçlarım dışarı çıkamadan bozuluyor.O yüzden Jessica'nınki gibi yukarıdan toplanan saçlar ya da tepeden yapılan topuzlar bu yaz günlerinde en çok tercih ettiğim saç modelleri oluyor;)

Ucuz Oyuncağın Adresi

Çocuklar ve hala içinde bir yerlerde bir çocuk yaşatanlar için oyuncaklar,zamanın değiştirsede silemediği bir siluet.Geçen zamanın en büyük tanığı olan oyuncaklar,yepyeni teknolojiyle birleşip oyuncakdenizi.com adresinde size sunuluyor.Siz de çocuğunuza ya da eğlenmeyi seven bir arkadaşınıza alacak bir hediye arıyorsanız;her yaşa ve zevke uygun,ister eğitici ister eğlenceli oyuncak alternatiflerini gözden geçirmenizde yarar var.Böylelikle siz de gelecek nesillere en güzel anılarınızın tanığını bırakabilirsiniz.

Fisher Price,Playskool ve Nerf gibi dünyaca ünlü birçok lisanslı ürünü bulabileceğiniz Oyuncak Denizi,aynı zamanda CE belgeli oyuncaklarıyla sizin ve çocuklarınızın sağlığını düşünüyor.Sipariş ettiğiniz gün kargo imkanıyla ve kapıda ödeme fırsatıyla büyük kolaylık sağlıyor.Artık evden hiç çıkmadan en kaliteli ve ucuz oyuncaklara bu adres ile sahip olmanız çok daha kolay!

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Artık Kokoş Haber'deyim!

Merhaba herkese blogumun adı değişti ve artık Kokoş Haber'deyim.


Yuvarlak,Neon Çerçeveli Gözlük

Yuvarlak çerçeveli gözlükler bu yazın en çok tercih edilen gözlük modelleri arasında.Klasik siyah çerçeveli yuvarlak gözlüklerin yanında renkli çerçeveler de oldukça gözde.Neon renkleri sevdiğim için,Fearne Cotton'nun gözlüklerini oldukça dikkat çekici buldum.Yuvarlak çerçeveler sizin de favorileriniz arasında mı?

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Bedendeki yağları çözen bitkiler

Başta mate yaprağı ve keten tohumu olmak üzere toplam 10 bitkinin öğütülmüş formu, her fırsatta geri gelen kilolara çare oldu

Tüm zayıflama rejimlerine karşı beden sanki bağışıklık kazandı! "Kilo verdim ancak onları ancak geri almadığım zaman olmadı" diyenler son zamanlarda çoğunlukta.. Başta mate yaprağı ve keten tohumu olmak üzere toplam 10 bitkinin öğütülmüş formu, her fırsatta geri gelen kilolara çare oldu.

Yüzde 100 doğal bir yağ çözücü takviye olan bu bitkiler, aynı zamanda iştah kesici ve tok tutuyor. En
 önemli özelliği hareketsizlik ve aşırı gıda tüketimi sonucu vücutta oluşan yağ stoklarını yakması.. İçeriğinde kesinlikle kimyasal herhangi bir bileşim bulunmuyor. Tok tutucu ve yeme alışkanlığını düzenleyebilen bu bitkilerin vücutta stoklanmış yağları parçalayarak yakılmasını sağlaması kilo vermek isteyenlerin yüzünü güldürdü.

Zayıflatan şifalı bitkiler alanında uzmanlığıyla tanınan Doğal Ürün Uzmanı Volkan Kurt bu sezon yağları çözen bitkilere büyük bir talep olduğunu belirtti. İnsanların artık bu konuda bilinçli davranması gerektiğini vurgulayan Kurt, bitkilerin yağ eriten sırrını anlattı.

Uzmana göre, senelerce diyet yapıp faydasını göremeyenler, zayıflama hapı kullanmak istemeyenler, "kilo verdim ancak onları ancak geri almadığım zaman" diyenlere çare olan bir yöntem bu. Pek bir çok kişi istediği formda olamamaktan şikâyetçi. Çok aşırı kilolu olanlar yağları eritememekten, zayıflamış olanlar da bölgesel olarak incelemediklerinden yakınıyorlar.
Yağları bitkiler çözüyor

Yüzlerce insanla iletişim kuran Herbalium adlı kurum, asıl sorunun yağların yakılmasında ve giden kiloların bumerang gibi geri gelmesinde olduğunu belirledi. İçeriğindeki etken maddelerle iştah kapatan, açlık hissini bastıran bitkileri tespit eden şifalı bitki uzmanları, bunları bir araya getirerek, vücuttaki bazı bölgelerdeki ısrarlı yağların da erimesine çözüm buldu.

http://bitkiselzayiflama.net sitesinde bilgisi verilen bu doğal yöntem, düzenli kullanan kişilerde kısa süre içinde vücudun sindirim sisteminde rahatlamaya yol açıyor ve vücudun yakma mekanizmasını hızlandırıcı bir etki yapıyor.

Kilo kaybında etkili olacak şekilde, doğanın bir mucizesi olarak zenginleştirilmiş bu bitkilerle, hemen her yaştan insan zayıflıyor. 
Sağlık amaçlı kullanılan bitkilerle öğütülerek harmanlanmış bu karışım bir uyarıcı içermiyor ve yan etkisi yok. Hiçbir zararlı yan etkisi şimdiye kadar görülmedi.


Bumerang kilolara çare oldu

İnsanlığı bekleyen şişmanlık ve obezite tehlikesine doğal yoldan çözüm bulunması son derece sevindirici bir durum. Diyet ve sporla kilo veremedim ek bir çözüm yok mu diyenler içinse müjde oldu.

Ofiste ve evde devamlı birşeyler yiyen, devamlı atıştıran insanların iştahını kesmesiyle bir çok insanın günlük ritmi değişti. Herbalium Doğal Ürünler Merkezi'nin Müdürü Volken Kurt'un ülkemizin topraklarında yetişen bu şifalı bitkilerin özellikle seçildiğini ve tam anlamıyla bir zayıflama kaynağı olduğunu söylüyor.

Metabolizmayı hızlandırmadaki katkısının ispatlanan, yağları yakan, köklerin, tohumların ve yaprakların insanlığın en büyük sorunlarından biri olan kilo problemine çözüm getirdiğini belirtiyor.
Avrupalı Türkler de kullanıyor

Metabolizmanın harekete geçmesine ve düzenlenmesine, artan metabolizma hızı yağ yakma kapasitesinin artmasına, hazmı kolaylaştırmaya yarayan bu mucize bitkiler sayesinde vücudunuzdaki fazla yağlarınızdan kurtulmanız kaçınılmaz.. Ancak her insanın farklı bir yaşam tarzı, beden yapısı ve beden ritmi olduğunu söylüyor Kurt.

"Her bedenin tepkileri, kilo alması ya da vermesi bir olmaz. Bu yüzden kilo verme hızınızı başkaları ile mukayese etmeyin" diyor. En bariz bir başka özelliği de iştahın dengelenmesi ve abur cuburun engellenmesi... Bitkisel kilo çözümleri arasında en etkili en zararsız olma özelliği ile en çok tercih edilen ürün haline gelmiş olması da yadsınamaz bir gerçek.
Obezlerde etkili

Avrupa'da yaşayan Türklerin de ilgi gösterdiği bu bitki karışımı aylık 4 - 5 zayıflatıcı etkiye sahip. Kimi kullanıcılar ilk 7 günlük kullanımın sonunda etki görebiliyor. Kimi kullanıcılar 30 günlük dönemde ancak etki görebilmekte iken kimi için daha erken veya geç olabiliyor. Bu değişkenliğin sebebi her insanın metabolizmasının; sindirim, dolaşım ve boşaltım sisteminin eşit hızda çalışmaması...

Bu formül obezite ile mücadelede de çok etkili oluyor. En fazla ilgi çekici yanı da yakılan yağların bir daha geri gelmemesi. Yani “gerçek kilo verme” denilen kalıcı zayıflamanın sağlanması.

Artık siz de bu doğal yolla farkında olmadan kilo verebileceksiniz. Zayıflama amaçlı kullanılan bu mucizevi bitkiler üstelik cildi de farkında olmadan güzelleştiriyor ve moral olarak da daha canlı bir yapı kazandırıyor.

19 Temmuz 2012 Perşembe

Hareketsiz yaşam ölüme götürüyor

Günümüz insanının en önemli sorunlarından biri olan hareketsizlik, pekçok sağlık sorununa da neden oluyor. Hareketsizlik kaynaklı hastalıklar ise ölüme kadar varabilen sonuçlar doğurabiliyor! 

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, hareketsizliğin pekçok sağlık sorununun kaynağı olduğunu belirterek "Hareketsizliğin yol açtığı hastalıklardan biri de akciğer embolisi. Bu ölümcül hastalık bacak toplardamarlarında oluşan pıhtının buradan koparak akciğer atardamarlarını tıkamasıyla ortaya çıkıyor" dedi.

Geçtiğimiz günlerde masa başında yerinden kalkmadan 11 saat sürekli ders çalıştığı için geçirdiği akciğer embolisi nedeniyle hayatını kaybeden genç doktoru hatırlatan Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, hareketsiz kalınmaması gerektiğine vurgu yaptı. Hareketsizliğin günümüz insanının en önemli sorunlarından biri olduğuna işaret eden Prof. Dr. Küçükusta, "Her işimizi oturduğumuz yerden halledebiliyoruz artık. Ne bankaya gidiyoruz ne postaneye ne vergi dairesine ne de çarşıya pazara. Gideceğimiz yerlere de hep arabayla gidiyoruz" dedi.

Hareket Etmek Her Derde Deva

Hareket etmenin kalp hastalıklarından akciğer hastalıklarına, sindirim şikâyetlerinden, hipertansiyona, damar setliğinden şeker hastalığına kadar pek çok rahatsızlığın başta gelen ilacı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Küçükusta, birçok araştırmanın, düzenli spor ve egzersiz yapan kişilerde kanserlerin bile az görüldüğünü gösterdiğini aktardı. Hareketsizliğin yol açtığı hastalıklardan birinin de akciğer embolisi olduğunu belirten Prof. Dr. Küçükusta şu bilgileri verdi:

"Bu ölümcül hastalık bacak toplardamarlarında oluşan pıhtının buradan koparak akciğer atardamarlarını tıkamasıyla ortaya çıkıyor. Peki pıhtı nasıl oluşuyor? Bacak toplardamarlarında pıhtı oluşumunu kolaylaştıran üç önemli faktör var: Kanın damarlarda birikmesi, damar duvarının zedelenmesi ve kanın koyulaşması. Uzun süre hareket etmeden oturmak kan akımının yavaşlamasına ve kanın bacak toplardamarlarında birikmesine sebep olur. Hem uzun süreli oturmak ve hem de bacakların sarkıtılması toplardamarlardaki kan akımının yavaşlatarak pıhtı oluşumuna zemin hazırlar. Bacak damarlarında oluşan pıhtılar buradan koparak akciğer damarlarını tıkarlar ve akciğer embolisi adı verilen tablo ortaya çıkar. Bir de bu duruma kolaylaştırıcı risk faktörleri eklendiğinde, pıhtı oluşumu kaçınılmaz olur. Yaşlılar, şişmanlar, gebeler, doğum kontrol hapı kullanan hanımlar, sigara tiryakileri, varisleri olanlar, kalp hastaları ve yakın zaman önce ameliyat geçirmiş kişilerde pıhtı oluşma riski çok daha yüksektir."

Ani Başlayan Nefes Darlığı ve Çarpıntıya Dikkat

Prof. Dr. Küçükusta, akciğer embolisinin belirtilerinin tıkanan akciğer damarının büyüklüğüne göre farklı olduğunu belirterek "Pıhtı çok büyük ise kişi aniden fenalaşıp daha ne olduğu anlaşılamadan ölebilir. Daha küçük pıhtılar ise, ani başlayan nefes darlığı, göğüs ağrısı, öksürük, öksürükle kan tükürülmesi, çarpıntı, ateş, sıkıntı hissi gibi değişik belirtilere neden olurlar" dedi. Akciğer embolisinin tanısının tipik durumlarda çok kolay olduğunu kaydeden Prof. Dr. Küçükusta, "Akciğer röntgeni, sintigrafi, spiral tomografisi, kanda D- dimer yüksekliği, bacak toplardamar ultrasonografisi en çok başvurulan tanı yöntemleridir" diye konuştu.

Acil Bir Durumdur, Hemen Tedavi Gerektirir!

Prof. Dr. Küçükusta, akciğer embolisinin acil bir durum olduğunu ifade ederek "Hemen tanınıp tedavi edilmezse, ölümle sonlanabilir. Tedavi heparin yani kanı sulandıran ve yeni pıhtı oluşumunu önleyen veya pıhtı eriten ilaçlarla yapılır" dedi. Pıhtı oluşumunun nasıl önleneceğine ilişkin de bilgi veren Prof. Dr. Küçükusta, akciğer embolisinin yaşlılarda önemli bir ölüm nedeni olan, ancak önlenmesi de mümkün olan bir hastalık olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, Yüksek riskli hastalara kanı sulandıran ilaçlar verilmesi gerekirken, pıhtı oluşumu bakımından risk altında olan kişiler için ise şu önerilerde bulundu:

- Düzenli olarak yürüyüş ve egzersiz yapın.
- Oturduğunuz zaman bacaklarınızı sarkıtmayın, yükseğe koyun.
- Bacaklarınıza kan dolaşımını artırıcı egzersizler uygulayın.
- Çok sıkı çoraplar ve jartiyer kullanmayın.
- Hareketsiz olarak uzun süre ayakta kalmayın.
- Uzaktan kumandayı mümkün olduğunca az kullanın.
- Bol sıvı alın. Sigara, alkol ve kafeinli içeceklerden uzak durun.

Aç beynin tehlikeli sinyalleri!

İştah açıcı bir yemek veya kocaman bir dilim pasta görünce beyinde neler oluyor?

Neden bazı bireyler pastanenin önünden geçtiğini fark etmezken diğerleri için bu, işkence haline geliyor?

Zayıf insanla şişman insanın beyinleri farklı tepkiler veriyor. Aç karnına market veya pazar alışverişi önerilmediğini pek çoğumuz biliyoruz. Aynı şekilde yemek davetlerine de çok aç gidilmemesi gerekiyor. Zaten ara öğünü desteklememizin en büyük sebebi, çok fazla aç kalmamak. Çok aç olduğunuzda iştahınızı ve beynin yeme isteğini kontrol etmeniz zorlaşır. Peki bu durum, zayıf ya da şişman   insanları nasıl etkiliyor?

Yale Üniversitesi tarafından yapılan bir çalışmada, açken abur cubur yeme istediğinin nedenleri araştırıldı. Bu çalışmada sağlıklı ve normal kiloda olan bireylerle şişman bireyler karşılaştırıldı. Bilim-adamları, katılımcıları bir cihaza bağlayarak kan glikoz seviyelerinden açlık ve tokluk durumlarını, ayrıca işlevsel MRI yöntemiyle beyin aktivitelerini gözlemledi.

Derinlerdeki sinyal

Önce cihazda bağlıyken, katılımcılara çeşitli yemek fotoğrafları gösterildi ve uzun açlık halinde olmadan yani yemekten iki saat sonraki halleriyle ölçümlere başlandı. Bilimadamları, katılımcıların bu durumdayken beyindeki   prefrontal kortekste çok daha fazla aktivite olduğunu gördü. Yani mantıklı düşünme ve karar verme, sebeplendirmeyle sonuç, planlama gibi yönetimsel beceriler çok    daha iyi.

Böyle bir durumda birey,  yüksek kalorili abur cuburları  reddetmek ve duygularını kontrol etmekte başarılı oluyor. Ancak, ne zamanki glikoz değerleri düşmeye başlıyor o zaman, beyindeki daha derin alanlar aktive oluyor (Bu alanlar, duygularımızla ya da limbik sistemle ilişkili kısımlar. İsteklendirme, ödül ve bağımlılıkta önemli rol oynuyorlar). İşte o zaman yemek, bir ödül veya ceza gibi düşünülebiliyor.

Açlıkla kandaki glikoz azalınca beden hayatta kalabilmek için enerjisinin azaldığını biliyor ve yemeğe yönelerek bunu ortadan kaldırmak istiyor. İşte bu durumdaki kişi, gördüğü abur cuburu yemeye başlıyor. Aslında buraya kadar her şey mantıklı görünüyor ancak araştırmacıların dikkat çektiği en önemli kısım şu; bu döngü normal kilolu olanlarda bu şekilde işliyor  ama aşırı kilolu olan bireylerde abur cubur yeme isteği kan şekerinden bağımsız olarak beyinde yer alıyor.

Biyolojik değişim

Normal olarak, beden kalori aldığında, yeme sistemi sessizleşiyor ancak obezlerde aynı pozisyonda kalıyor, bu da çok aç olmasalar bile yemek için aşırı istek duymalarına yol açıyor. Araştırmacılardan Robert Sherwin, “Neden olduğunu bilmiyoruz, tersine çevrilebilir bir durum olup olmadığını da bilmiyoruz, ancak bu sonuçlar gösteriyor ki, insanlar obez olduklarında biyolojik bir değişim geçiriyor. Bir resim ya da ilan gördüklerinde yemek için motivasyonları, zayıf insanlardaki gibi kontrol sistemlerinin altında olmuyor” diyor.

Bu çıkarıma göre, tok olduklarında bile obez insanlar yemek yemeye devam ediyor ve yemekleri, zayıf insanların ‘gördüğü’ gibi ‘görmüyor’. Çünkü ödül ve arzu sinyalleri sürekli çalışıyor. Bu tür çalışmalar obeziteyi ve bu sorunla mücadele eden bireyleri anlayıp çözüm üretmek için çok önemli anahtarlar. Eğer bu gibi bulgular farklı şekilde teyit edilirse, kiloyu korumanın tabaktan değil de beyinden başlama durumuna yönelik çalışmaların önü açılabilir.

Dilara Koçak

Vücut ağırlığına değil, yağ oranına dikkat

Uzmanlar, vücuttaki yağ miktarının anormal artışının tehlikeli olduğu, özellikle "elma tipi obezitenin" ciddi sağlık sorunlarına yol açtığıuyarısında bulunuyor.

Ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilen ve başta diyabet, kanser, kalp krizi, yüksek tansiyon ve inme gibi hastalıkların ortaya çıkmasında önemli olan obezitede, vücut ağırlığı değil, yağ oranındaki anormal artış tehlike sinyali veriyor.

Uzmanlar, yağın vücutta biriktiği yerin de önemli olduğu, özellikle erkeklerde sıkça görülen karın bölgesindeki yağlanmanın risk taşıdığı ve obezitenin çocukları da tehdit eder bir düzeye geldiği uyarısında bulunuyor.

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayla Harmancı, obezitenin her geçen gün giderek büyüyen ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi.

Obezitenin, genel olarak vücuttaki yağ miktarının anormal şekilde artması olarak tanımlandığını belirten Harmancı, sıklıkla vücuttaki yağ miktarındaki artışa paralel olarak vücut ağırlığında da artış ortaya çıktığını ifade etti.

Harmancı, obezitenin genel olarak kişinin harcadığından daha fazla enerji alımı sonucu ortaya çıkan bir bozukluk olduğunu söyledi.    

Söz konusu hesaplamanın obezitenin tanısı için tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Harmancı, "Çünkü unutulmaması gereken konu, obezite vücut ağırlığının değil, vücuttaki yağ miktarının anormal artışıdır" diye konuştu.

Harmancı, yağların vücudun farklı bölgelerinde biriktiğini ve biriktikleri bölgelere göre de klinik önemlerinin değiştiğini ifade ederek, "Örneğin, kadınlarda yağ birikimi sıklıkla kalça ve basen bölgelerinde ortaya çıkmaktadır ve ’armut tipi’ obezite olarak adlandırılmaktadır. Erkeklerde ise yağ birikimi başlıca karın bölgesinde ortaya çıkmakta ve ’elma tipi’ obezite olarak isimlendirilmektedir. Her iki durumda da vücut yağ oranı artmıştır" dedi.

"Yapılan çalışmalar elma tipi obezitenin daha ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını göstermektedir" diyen Harmancı, bu nedenle obezite değerlendirilirken mutlaka bel çevresi ölçümünün de yapılması gerektiğine dikkati çekti.

-"Tedavi, mutlaka kişiye özel yapılmalı"-
Harmancı, obezitenin genel olarak kişinin harcadığından daha fazla enerji alımı sonucu ortaya çıkan bir bozukluk olduğunu söyledi.

Bu dengenin bozulmasında çok farklı nedenlerin rol oynadığını dile getiren Harmancı, bu nedenle obezite tedavisinin mutlaka kişiye özel olarak planlanması ve farklı branşların işbirliği ile yapılması gerektiğini ifade etti.

Harmancı, hastaların tedavi öncesinde mutlaka, altta yatan başka bir hastalığının olup olmadığının belirlenebilmesi için bir endokrinoloji uzmanı tarafından detaylı olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti.

Obezitenin, ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğinin altını çizen Harmancı, şunları kaydetti:"Diyabet, hipertansiyon, dislipidemi, kalp krizi, inme, safra kesesi hastalıkları, karaciğerde yağlanma, gastro-ösefagial reflü, adet düzensizlikleri, uyku apnesi, psikolojik sorunlar, eklemlerle ilgili hastalıklar ve bazı kanser türlerine neden olabildiğinden mutlaka tedavi edilmesi gerekmektedir."

-"Türkiye’de 10 erişkinden 4’ü fazla kilolu, 3’ü ise obez"-
Harmancı, obezitenin Türkiye’de de giderek artış gösteren bir hastalık olduğunu belirterek, şu bilgiyi verdi:"Ülkemizde son yapılan araştırmalar göstermektedir ki 10 erişkinden 4’ü fazla kilolu, 3’ü ise obezdir. Konunun bundan daha da üzücü ve endişe verici olan yanı ise obezitenin artık çocukları tehdit ediyor olmasıdır. Yapılan araştırmalar, anne-babası obez olan çocuklarda obezitenin daha sık görüldüğünü ortaya koymaktadır. Bunda genetik etkenlerin yanı sıra yaşam şekli ve beslenme alışkanlıkları da rol oynamaktadır. Bu nedenle hem kendi hem de çocuklarımızın sağlığı için obezitenin mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğu gerçeği kavranmalı ve büyük bir kararlılık ve azimle bu hastalıkla savaşılması gereklidir."

Dünya genelinde sağlık bakanlıklarının da obezite ile mücadeleye önem verdiğini ve bunun için farkındalık projeleri hazırladığını belirten Harmancı, basın yayın organlarının da konuya hassasiyet içinde yaklaştığını ifade etti.

Harmancı, tüm bu çalışmaların dahi obezitenin kontrol altına alınabilmesi henüz yeterli olmadığını bildirerek, bireysel olarak da herkesin düzenli fiziksel aktiviteyi, sağlık beslenme alışkanlığını bir yaşam biçimi haline getirmesi gerektiğini söyledi.

Kaynak: Milliyet

Taş devrine dönelim!

Sağlıklı beslenme ve egzersiz için karışık reçetelerle teknolojik cihazlar yerine atalarımızın tecrübelerini kullanalım

Bugün, kendi alanım olmamasına rağmen özellikle kireçlenme gibi hastalıklardan korunmada önemli olduğu için beslenmeyle ilgili bazı temel noktalara değineceğim ve gündelik hayatta yapabileceğimiz basit egzersizlerden bahsedeceğim.

Tetkik yöntemlerinin gelişmesiyle hastalık tanıma yüzdemiz artmış olmasına rağmen tüm bilim- adamlarının birleştikleri ortak nokta, son yüzyılda hastalıkların da artmış olması. Bu noktada öncelikle Prof. Ahmet Aydın’ın ‘Taş Devri Diyeti’ne değinmek istiyorum. Taş Devri Diyeti’nde öncelikle genetik yapımızın aslında Taş Devri zamanı insanlarından çok farklı olmadığı, ancak beslenmemizin onlara nazaran çok değiştiğinden bahsediliyor.

Kimyasal elma suyu

Endüstriyel ürünlerin mutfağımıza katılması sonucu çok hızlı işlenen bazı sağlıklı gıdaların bile sağlıksız hale gelebildiğini biliyoruz. Bu alandaki en taze tartışma, Prof. Mehmet Öz’ün ABD’deki birçok konsantre elma suyunu kimyasal olarak inceletmesi ve bu ürünlerde yüksek oranda arsenik saptanması. Taş Devri insanlarına baktığımızdaysa tüm meyve ve sebzeleri büyük oranda çiğ, işlenmemiş tükettiklerini tespit ediyoruz. Avlarının peşinden koşmaları da egzersizleri...

Taş Devri insanları, uzun yıllar suçlanan kırmızı eti de bol bol tüketiyordu ancak modern insanların hastalıkları yüksek kolesterol ve obeziteye yakalanmıyorlardı. Burada can alıcı nokta “Doğal ve işlenmemiş” kelimeleri. Elbette fast-food zincirlerinin ürettiği hızlı ve doğal olmayan yollardan işlenmiş et ürünlerinden tüketirsek aynı noktaya ulaşamayız. Ayrıca Taş Devri insanlarının tüketmediği üç beyazı, ‘un-tuz-şeker’i, doğal yollardan almamız gerekiyor. Bir de taş devri insanları gibi biyoritmimize uyarak yaşamak var. Bu yaşam, gece 22.00 civarında bitiyor ve ertesi gün en geç 06.00’da başlıyor.

Leptin hormonu

Bu noktada Karatay Hoca’mızın sıkça bahsettiği leptin hormonu devreye giriyor. Hormon bu belirtilen saatlerde salgılanıyor ve iki hayati görevi yerine getiriyor. Birincisi vücuda alınan kalorilerin aşırı şekilde yağa dönüşmesini engelliyor, ikincisi insülin direncini azaltarak şeker hastalığı ve obezite gibi hastalıkların vücudumuza yerleşmesini mani oluyor.

Burada yıllarca suçlanan yumurta ve yağ konusuna de değinmek gerekiyor. Çeşitli televizyon programlarında ve yazılarımda değindiğim gibi, yumurta en kaliteli besin kaynağı. Çünkü yumurtanın içinde basitçe bir canlıya yetecek bütün kaynaklar var. Artık yumurta her sabah en az 1-2 tane öneriliyor. Mümkünse çiğ ya da en azından rafadan tüketilebilir.

Yağlar da temize çıktı. Vücudun temel yapıtaşı hücrelerin kökeni kolesterol. Köy tereyağı, fındık yağı, halis sızma zeytinyağının vücuda zararlı değil yararlı olduğu artık biliniyor. Kolesterol düşürücü ilaçların gerekliliği, saygın bilim insanlarınca tartışılmaya başlandı bile.

Dar alanda kısa egzersizler

Sağlıklı yaşamın en önemli parçalarından biri de egzersiz. Ancak hekimlik deneyimim, özellikle ülkemiz insanının reçete edilen egzersizlere karşı önyargılı yaklaştığını doğruluyor. Buradaki en önemli kaçış noktası, egzersiz yapma konusundaki yer ve zaman azlığı. Ciddi kas iskelet sorunları yaşamayan okurlarıma ‘dar alanda kısa egzersizler’ önerebilirim.

Diyelim ki masa başında çalışıyorsunuz, 45 dakikada bir boynunuzu ekseni boyunca hareket ettirebilirsiniz. Ek olarak iş yerine götürdüğünüz ağırlıklarla basitçe kol kaslarınızı çalıştırabilirsiniz. Gövde kaslarını çalıştırmaksa daha basit aslında... Oturduğunuz yerden düz bir şekilde ayağa kalkıp yerinize oturmak ve bu hareketi 10 kere tekrarlamak gövde kaslarınızı geliştirir. Yukarı katlara çıkarken genel durumunuz uygunsa asansörü değil merdivenleri kullanın, çünkü Taş Devri insanları öyle yapardı...

Dr. Hasan İnsel

Diyet hakkında en iyi 20 ipucu...

Çinlilerin dediği gibi; ‘Mideniz yüzde 80 dolana kadar yiyin’ ya da bir Türk atasözüne kulak verin; ‘Az yiyen melek, çok yiyen helak olur.

Kısa sürede kilo vermeyi hedefleyen programlardan uzak durup, yaşam şekli haline getirebileceğiniz değişiklikler ve daha esnek bir beslenme programı seçmenizi için 20 farklı ipucu :

1- Yemek porsiyonlarınızı kesinlikle büyütmeyin. Giysi bedeninizin genişlemesini istemiyorsanız, ufak tabaklarda yemeyi deneyin.

2- Güne iyi kahvaltı ederek başlayın. Bu; gün boyunca daha az kalori tüketmenize yardımcı olur.Kahvaltıyı asla atlamayın.

3- Öğlen ve akşam yemeklerinde, tabağınızdaki yiyeceklerin yarısının sebze olmasına dikkat edin ya da salata ekleyin.

4- Dışarıda yemek yerken tatlı da sipariş edecekseniz, mutlaka biriyle paylaşın.

5- Ne yediğinizi görün! Paket serviste dahi yiyecekleri bir tabağa koyun ve her lokmanın tadına varmaya çalışın.

6- Önce tabağınızdaki düşük kalorili yiyecekleri tüketin, yedikçe daha yüksek kalorili olanlara geçin.Salata, sebze ve çorba ile başlamak iyi bir seçimdir.

7- Tam yağlı süt yerine, yüzde bir yağlı süte geçin. Tadını beğenmezseniz yüzde 50 yağlı süt ile kademeli geçiş yapın.

8- Çiğnediğiniz yiyeceklerden kalori almayı tercih edin.

9- Meyve suyu yerine taze meyve tüketin. Uzun süre tok tutar ve kan şekerinizi hızla yükseltmez.

10- Bir yiyecek günlüğü tutun. Gerçekten de şaşırtıcı biçimde işe yarıyor. Kısacası; kendinizin polisi olun.

11- Çinlilerin dediği gibi; ‘Mideniz yüzde 80 dolana kadar yiyin’ ya da bir Türk atasözüne kulak verin; ‘Az yiyen melek, çok yiyen helak olur.’

12- Mayonez yerine hardal kullanın ya da diyet ketçapı tercih edin. Kendinize yoğurt ile farklı soslar da yaratabilirsiniz.

13- Daha fazla çorba için. Kremasız olanları hem doyurucudur hem de daha düşük kalorilidir.

14- Meyve suyundan vazgeçemiyorsanız daha az kalori almak için sulandırın. Hatta maden suyu ekleyin.

15- Alkol tüketiminizi hafta sonları ile sınırlandırın ve düşük alkollü olanları tercih edin.

16- Akşam evde sebze yapmaya zamanınız yoksa, en sevdiğiniz yedi donmuş sebze çeşidinden edinin. Herhangi bir kombinasyon oluşturun, mikrodalgaya koyun ve en sevdiğiniz düşük yağlı sos ile tatlandırın.

17- Kendinize yapacağınız en büyük kötülük öğün atlamaktır. Sağlıklı beslenen çoğu kişi gündüzleri diyet, geceleri ise yemek ziyafeti yapar ve sabah pişman olur.

18- Tatlı yemek istediğinizde yağsız süt, donmuş meyve ile kendinize sağlıklı ve lezzetli içecekler hazırlayabilirsiniz.

19- Sebzelerle çırpılmış ve yapışmaz tavada pişirilmiş yumurta da akşam yemeği için iyi bir seçim. Kolesterolünüz varsa bir sarı, iki, üç adet yumurta beyazı kullanın.

20- Hızlı ve doyurucu bir ara öğün için doğranmış meyvelerden salata yapın ve üzerine yoğurt ekleyin.

Rahat ve Şık İkili:Jean+Gömlek

Jeanler günlük hayatımızın vazgeçilmez giysilerinden biri.Dolabımız bir çok jeanle dolu olsa da;daha bolu,daha darı,daha koyusu,taşlanmışı derken yenilerini istememiz için bir çok nedenimiz var.

Jean üstüne neredeyse her şey yakışır.Bir tshirtle daha spor bir görünüm elde ederken,bir gömlekle kombini şıklaştırabiliriz.Stilini beğenerek takip ettiğim Lauren Conrad gibi jean altına babet giyerek günlük koşuşturmaya rahatça ayak uydurabilir,gece de şık bir topukluyla kombinleyerek parti için hazır olabiliriz;)

15 Temmuz 2012 Pazar

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Yeni Bir Haber

Herkese merhaba,

Blogun ismini ve tasarımını değiştirdim belki fark etmişsinizdir. 2 Kişilik Mecmua adıyla arkadaşım Melin ile birlikte blog yazmaya başlamıştım.  Melin bir süre buralarda olamayacak ama bu bir daha dönmeyeceği anlamına gelmiyor. Bir de bakarsınız ki hoop gelir. Yeni adımız ve yeni tasarımız hayırlı olsun o zaman (:
Yeni blog adresimiz: kokoshaber.blogspot.com

13 Temmuz 2012 Cuma

Miley Cyrus'den Rahat Bir Kombin

Her zaman şıkır şıkır olmak pek kolay değil.Açıkcası bazen kendini bırakıp rahat kıyafetlerle sokağa çıkmakta da bir sakınca yok.

İçinde kendimizi rahat hissedebileceğimiz kıyafetlerin başında da salaş üstler geliyor.Miley Cyrus gibi altına da bir tayt giydiniz mi,işte size dünyanın en rahat kombini=)

10 Temmuz 2012 Salı

Ege Soley İle Çiçek Workshop Etkinliği

Perşembe günü Bebek'teki sergiden sonra Tursil Jel'in leylak ve kır çiçekleri kokulu yeni temizlik formülünün tanıtımına katıldım.Etkinlik Ege Soley'in çiçek atölyesinde yapıldı.

Tursil Jel'in tanıtımından sonra Çiçek aranjmanları oluşturmak için,üst katta bizim için hazırlanmış masaya ulaştık.
Bu masadaki çiçeklerden herkes dilediklerini seçti.Sonra çiçekler tek tek temizlendi ve buket yapılmaya hazır hale getirildi.

 Ege Hanım çiçek aranjmanının nasıl yapıldığını bize aşama aşama gösterdi.İnanın göründüğü kadar kolay değil.İşin bir çok püf noktası bulunmakta;)

Taa daa!Buketlerimiz hazır bile,artık gururla fotoğraf çekilebiliriz=)
 Etkinlik çok eğlenceli ve öğreticiydi.Emeği geçen herkese teşekkür ederim.

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Tuvana Büyükçınar Kadınlar İçin Vazgeçilmez 10 Buluşu Tasarladı

Perşembe günü Ariel'in jel detarjan kapsülü tanıtımı için Bebek'deydim.Ariel yeni buluşunu özel bir sergiyle tanıttı.Marka sözcüsü Ceyda Düvenci ve tasarımlarıyla bizi kendine hayran bırakan Tuvana Büyükçınar tanıtım için oradaydı.


Kadınlar için vazgeçilmez buluşları kendine has tarzıyla yorumlayan Tuvana Büyükçınar'ın yarattığı dev maketleri yakınan incelemek oldukça eğlenceliydi.

Tuvana Büyükçınar sadece eğlenceli tasarımlar yapmıyor,kendi de çok sıcakkanlı,cana yakın ve eğlenceli;)

6 Temmuz 2012 Cuma

Mor ve Beyaz Uyumu

Sıcak havalarda evden çıktığımız gibi günü bitirebilmek pek mümkün olmuyor.Ya sıcaktan makyaj akıyor ya da saçlar harabeye dönüyor.Ben de daha sonra yazacağım bir lansmana katılmak için Bebek'e gitmişken,saçım başım bozulmadan önce sahilde bir kaç poz çekildim.

Mor,şu sıralar severek kullandığım renklerden biri.Beyazla kombinlemek de hoşuma gitti.Bakalım siz de beğenecek misiniz;)

 Etek:Zara  Üst:Terkos Pasajı  Çanta:Forever New  Ayakkabı:Stradivarius  Kolye:Mango

5 Temmuz 2012 Perşembe

Neutorgena Hızlı Emilen Bakım Kremi Gerçekten Hızlı



Neutrogena hızlı emilen bakım kremi geldi bugün. Öncelikle zarif hediyeleri için teşekkür ediyorum.



Kullanmadığım ürünleri tavsiye etmem ben. O yüzden hemen kolları sıvadık ve kremlendik (:




Bir bilim kadını ciddiyetiyle sürüyorum kremi.


Buradaki bakış "wuu gerçekten tenim hemen emdi kremi" bakışı (:

Sonuç gerçekten hızlı emiliyor, ciltte yapış yapış bir his uyandırmıyor ve ellerim yumuşacık oldu.


Denemek ister misiniz? (:

Krem içeriğindeki E vitamini sayesinde cildi besliyor  ve koruyor. Antioksidan özelliği de varmış, E vitamini ciltte nem kaybını önlüyor ve cildin bariyer özelliğini güçlendiriyor. Kısacası çok kullanışı ve fiyatı da gayet uygun; 11.90 TL.

*Merve*
 
Copyright © 2013 MODA DÜKKAN
Design by MODADUKKAN | MODA
    Twitter Facebook Google Plus Vimeo Flickr YouTube